Doktorumuz Diyor ki – Söğütlü Köyü | Arıt | Bartın http://www.sogutlukoyu.com Söğütlü Köyü Thu, 20 Feb 2020 23:22:24 +0000 tr-TR hourly 1 https://wordpress.org/?v=4.5.21 KANSIZLIK (ANEMİ) NEDİR? http://www.sogutlukoyu.com/kansizlik-anemi-nedir http://www.sogutlukoyu.com/kansizlik-anemi-nedir#comments Fri, 06 Jan 2012 21:11:37 +0000 http://www.sogutlukoyu.com/?p=990 Anemi olarak da bilinen bu tablo kan hastalıkları içinde en sık rastlanılan bir durum olup, kandaki Hemoglobin (Hb) değerlerinin 11 g/ dl’nin altına düşmesi olarak tanımlanır.

% 90 olasılıkla nedeni demir eksiklidir. Demir vücutta oksijen taşıma görevindeki alyuvarların yapımı için gerekli bir maddedir.

Dünyada ;
Her 5 erkekten biri ( % 20’si)
Her 3 kadından biri ( %35’i)
Her 2 gebeden biri ( %50’si)
Her 5 çocuktan ikisi ( % 40’ ı) kansızdır, ancak pek çoğu bu durumlarını ne yazık ki bilmemektedir.

Gelişmiş ülkelerde 0-5 yaş arası çocuklarda kansızlığa rastlanma sıklığı % 4-20 iken, az gelişmiş ülkelerde aynı yaş grubunda bu oran % 80’lere kadar çıkmaktadır. Ülkemizde bu oran % 50 (her iki çocuktan biri) gibi oldukça yüksek bir değerdedir.

Demir eksikliği, özellikle 6. ile 24. Aylar arasındaki bebeklerde ve ilkokul çağındaki çocuklar başta olmak üzere tüm yaş gruplarında, kansızlığın en yaygın nedeni olarak kabul edilmektedir.

KANSIZLIK EN ÇOK KİMLERDE GÖRÜLÜR?
Araştırmacılara göre kansızlık, kadınlar (öncelikle gebelerde) ve çocuklarda daha yaygındır.

Başlıca risk grupları; doğurganlık çağındaki kadınlarda, gebelik döneminde demire olan ihtiyacın artmasıyla ayrıca emzirme döneminde ve aylık adet kanamaları nedeniyle kan kaybı yaşayan kadınlarda kansızlık daha sık görülür.

Bebekler ve çocuklarda, hızlı bir büyüme temposu olduğundan gelişmenin sağlıklı sürdürebilmesi için demire daha fazla ihtiyaç vardır. Ancak besinlerle alınan demir tek başına bu ihtiyacı karşılamakta yeterli olmadığından dışarıdan demir takviyesi gerekebilir.

Genç kızlık döneminde de yine hızlı büyüme ve aylık adet kanamaları nedeniyle demire olan gereksinim fazladır.
Kronik alkol kullanımı, ağrı kesici ilaçların sürekli kullanılması ve düzensiz beslenme de kansızlık riskini artırır.

Düşük sosyo-ekonomik düzeyde olanlar, vejetaryenler (et yemeden besleneler), ülser, paraziter hastalık gibi kronik hastalıkları olanlarda kansızlık sıkça görülür.

KANSIZLIĞIN (ANEMİ) NEDENLERİ
Yetersiz demir alınması; normal beslenme sırasında gıdalar yoluyla alınan demirin yetersizliğinde görülür.
Sosyo-ekonomik düzeyi düşük toplumlarda, beslenme alışkanlıkları yanlış olan insanlarda daha sık görülmektedir.

Bebeklerde; ek besinlere geç başlama, anne sütü yerine inek sütüyle beslenme kansızlığa neden olabilir. Özellikle 6-24. aylar arasında sıktır.

Erişkinlerde ise vejetaryenlik, yanlış uygulanan zayıflama rejimleri ve yeme bozuklukları da kansızlığa neden olabilir. Ayrıca adet kanamsının fazlalığı da kansızlığa yol açabilir.

Doğumla ilgili nedenler; sık doğumlar, çoğul gebelikler, annenin 2 yıldan sık aralıklarla veya 4’ten fazla sayıda doğum yapması gibi durumlar kansızlığa neden olabilir.

Demir gereksinimin arttığı durumlar; ülser kanamaları, kadınlarda adet kanamaları gibi kan kayıpları, parazit enfeksiyonları, özellikle bebeklerin ilk yaşı ve ergenlik dönemi gibi hızlı büyüme dönemlerinde vücudun demire olan ihtiyacı artar ve artan bu ihtiyacın tek başına besinlerden karşılanamadığı durumlarda kansızlık görülebilir.

Demir emiliminin bozulduğu durumlar; uzun süren ishaller, kronik enfeksiyonlar, sindirim sisteminde bozukluklar vücuda alınan demirin emilimini bozarak kansızlığa neden olabilir.
Kurşun zehirlenmesi; özellikle yoğun araç trafiğinin yaşandığı kent merkezleri başta olmak üzere akaryakıttaki kurşunun havaya karışması ile oluşan kurşun zehirlenmeleri de kansızlığa neden olabilmektedir.

KANSIZLIK BELİRTİLERİ
Yorgunluk, halsizlik, baş dönmesi, çabuk yorulma
Çalışma kapasitesinde azalma
Sık hastalanma
İştahsızlık, bulantı
Ciltte, göz kapaklarının iç kısmında ve avuçta solukluk
Çarpıntı ve nefes darlığı
Daha fazla üşüme
Konsantrasyon bozukluğu

KANSIZLIĞIN YOL AÇTIĞI SORUNLAR
Kansızlık, tedavi yapılmadığında ya da geciktirildiğinde önemli sonuçlara neden olabilir.

Gebelerde;
Bebek ölümleri artabilir.
Düşük kilolu bebek doğurma riski artar.
Erken doğum riski artar.
Vücut direnci düşer ve hastalıklar daha sık görülür.
Doğum sonrası lohusalık dönemi problemleri artar, doğumda kan verilmesi (transfüzyon) gerekebilir.

Bebek ve çocuklarda;
Büyüme olumsuz etkilenir genelde yavaşlar.
Fiziksel aktivite azalır.
Hastalıklar daha sık görülür.
Algılama, öğrenme ve yorumlama fonksiyonları azalır, dikkat dağılması, yorgunluk ve ilgisizlik artar (okul başarısı düşer).

Yetişkinlerde;
Sürekli yorgunluk hissi vardır, halsizlik oluşur, iş gücü azalır.
Hastalıklar daha sık görülür.

KANSIZLIK (ANEMİ) TANISI
Hekim muayenesi ile birlikte yapılacak basit bir kan sayımı ile kansızlık tanısı konulabilir. Tam kan sayımında düşük hematokrit (%33-35’den az) ve hemoglobin (11g/dl’den düşük) değerleri kansızlık göstergesidir.

KANSIZLIK NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Kansızlık tedavisinde uygun demir ilaçlarının hekiminizin önerdiği doz ve sürede kullanılması yeterlidir. Ancak kansızlık tedavilerinin en az üç ay sürmesi gerektiği düşünüldüğünde tadı hoş, alımı kolay ve mide şikayetlerine yol açmayan bir demir ürününün seçilmesi önemlidir.

Seçilecek ilacın emiliminin yiyeceklerden etkilenmemesi de ayrıca dikkat edilmesi gereken bir husustur. İlaç tedavisi yanında demir açısından zengin besinler tercih edilmelidir.

DEMİRDEN ZENGİN BESİNLER
Hayvansal gıdalardan kırmızı sakatat en zengin demir kaynağıdır. Diğer yararlı gıdalar ise; kırmızı et, tavuk, yumurta, kabuklu deniz mahsulleri ve balıktır.

Bitkilerden ise buğday, darı ve yulaf taneli olduğunda demirden daha zengin durumdadır. Diğer pek çok vitamin ve mineral gibi demirde özellikle tahıl tanelerinin dış kısmında bulunur; örneğin buğday öğütülürken içerdiği demirin %75’i kepeğinde kalır, yani buğday unu tane buğdaya göre ancak %25 demir içerir.

Ispanağın, demir içeriği açısından zengin olarak bilinmesine karşın bu bilgi tam doğru değildir, zira içerdiği bazı maddeler nedeniyle ıspanak, kara lahana gibi birçok sebzenin yapısında bulunan demirin vücuda sanıldığı kadar bir faydası olmamaktadır.

Kuru üzüm, kuru kayısı, kuru erik, badem, fıstık, ceviz gibi kuruyemişler ile çekirdekler demir yönünden çok zengin olmamakla beraber yeterli düzeyde demir içerirler. Bir çorba kaşığı pekmezde yaklaşık 3 mg demir bulunur.

Günde bir bardak portakal suyunun içilmesi bitkilerden alınan demirin emilimini bir kat artırırken, çay ve kahve tüketimi demir emilimini %75 oranında azaltmaktadır.

BEBEKLERDE KANSIZLIĞI ÖNLEMEDE İPUÇLARI

İlk bir yıl bebeğinize anne sütü verin. Eğer sütünüz yetersiz ise bebeğinize demir ile güçlendirilmiş mamalar verebilirsiniz. Yine bu durumda ek besinler anne sütünden ayrı öğünlerde verilmelidir.

İlk 3 aydan sonra ek demir tedavisi uygulayın (hekiminizin görüşünü alarak)

Çocuğunuzu demir içeriği zengin gıdalarla besleyin.

1-2 yaşındaki çocuğunuzun içtiği inek sütünü günlük en fazla yarım litre ile sınırlayın. Daha fazlası, gıdalarla aldığı demirin emilimini azaltacağından kansızlığa sebep olabilir.

Bebeğinizi haftanın birkaç günüde demir içeriği zengin et, tavuk, balık, yumurta, fasulye ve kuru hububatlarla besleyin.

Bebeğinize bol bol C vitamini yönünden zengin gıdalar (portakal suyu vs.) verin. C vitamini demirin emilimini artırmaktadır. Bebek ve çocuk beslenmesinde çayın kesinlikle yer almaması gerekmektedir.

Tuğla yada toprak yiyen bir çocukta kansızlık kolayca gelişebilir. Bu nedenle böyle durumlarda gerekli önemli almak şarttır.

Doğum sırasında anneden bebeğe, bebeğin ilk 4-6 aylık ihtiyacını karşılamaya yetecek kadar demirin geçtiği bilinmektedir. Hızlı bir büyümenin olduğu ilk yıllarda (özellikle 6. ve 24. aylar arasındaki dönemde) besinlerle alınan demir pek çok bebekte tüm ihtiyacı karşılamaya yetmediği için dışardan demir desteği alınmasına ihtiyaç vardır.

GEBELERDE VE YETİŞKİNLERDE KANSIZLIĞI ÖNLEME YOLLARI

Demir içeriği yüksek olan gıdalar; kırmızı et, tavuk, balık, kepekli ekmek veya vitaminle zenginleştirilmiş ekmek ve tahıl (pirinç, mısır, buğday) sıklıkla tüketilmelidir.

Demir kaplarda pişirilen yemeklerde de demir birikimi olacağından demir kaynağı olabilir.

Yemeklerde çay ve kahveden kaçınılmalıdır, çünkü bu gıdalar demiri bağlayıp barsaklardan emilimini azaltan maddelerdir.

Midede gaz, şişkinlik, yanma gibi şikayetler nedeniyle antiasit denilen çiğneme tableti ve şuruplarının ve ayrıca içerisinde yine demir emilimini etkileyen maddeler bulunan maden sularının sık olarak içilmesi demirin emiliminin azalmasına yol açar.

Gebelik sırasında kan hacminin %50 arttığı göz önünde bulundurulursa düzenli demir alımının ne derece önemli olduğu anlaşılır. Anne adaylarının gebeliğin 4. ayından başlayarak düzenli olarak dışarıdan ek demir tedavisi alması gerekmektedir.

Artan demir ihtiyacını karşılamak için demir içeren besinlerin tüketimini de bir yol olabilir. Ancak tüm bu demir ihtiyacının besinlerden karşılanabilmesi için alınması gerekli besin miktarı normalden çok daha fazla kalori içerdiğinden uygun bir beslenme biçimi değildir.

Hepinize sağlıklı günler dilerim.

 

Dr. Necdet Poyraz

 

]]>
http://www.sogutlukoyu.com/kansizlik-anemi-nedir/feed 1
GUATR NEDİR..? http://www.sogutlukoyu.com/guatr-nedir http://www.sogutlukoyu.com/guatr-nedir#comments Fri, 12 Nov 2010 22:06:56 +0000 http://www.sogutlukoyu.com/?p=793 Tiroid boğazımızın ön tarafında, adem elması denilen çıkıntının hemen altında yerleşmiş U şeklinde bir salgı bezidir. Salgıladığı hormon ile vücudumuzun çalışma hızını belirler. Ürettiği hormon azalırsa vücudumuzun çalışma hızı düşer, fazla hormon salgılarsa vücudumuzun çalışma hızı artar.
Tıbben, genel anlamda, tiroidin büyümesine guatr denilir. Halbuki halk arasında bütün tiroid hastalıklarına “guatr” denmektedir. Guatr en sık gıdalarla alınan iyot maddesinin yetersiz olmasına bağlı olarak gelişir. Ülkemizde özellikle Karadeniz bölgesinde iyot maddesi nispeten az olduğundan bu bölgelerde guatra sık rastlanır. Daha az alınan iyodu daha iyi bir şekilde kullanabilmek için bir anlamda depolarını büyütmek şeklinde özetlenebilecek bu guatr şekli, ek olarak iyot alınmasıyla (sıklıkla iyotlu sofra tuzu şeklinde) kendiliğinden düzelir. Diğer guatr şekilleri ise tiroid bezi içinde kitle oluşumlarına veya diğer bazı nedenlere bağlı oluşabilir

GUATR’IN TÜRLERİ

Tiroid bezesinin gereğinden daha fazla hormon salgıladığı guatr türüne “zehirli guatr” denir. Halk arasında bu tür guatra “iç guatr” da denilmektedir. Hormon düzeyi normal olan nodülsüz guatr türüne “basit guatr” denir. İçinde nodül bulunan guatr’a “nodüllü guatr” diyoruz. Nodül, tiroid’de bulunmaması gereken yumru veya kitledir. Nodüllü guatr, “tek nodüllü” veya “çok nodüllü” guatr olarak ikiye ayrılabilir. Nodüller; “soğuk”, “ılık” ve “sıcak” olarak 3 gruba ayrılır.

HASTALIĞIN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Yukarıda saydığımız hastalık çeşitlerine göre guatr hastasının şikayetleri de değişir. Hormonların fazla üretildiği (zehirli guatr) tiplerde, ellerde titreme-terleme, kalp çarpıntısı, sinirlilik, gözlerin yuvalarından taşması, ishal, iştah artması ama kilo alamama, adet düzensizlikleri görülür. Hormonların az üretildiği durumlarda ise hareketlerde ve duygularda yavaşlama, ellerde kuruma, saçlarda kuruma-dökülme, adet düzensizlikleri görülür. Hormonal dengesizliğin olmadığı tiplerde sadece tiroid bezinde büyüme veya nodül oluşumu görülür.

GUATRIN TEDAVİSİ NEDİR?
Guatrı olan hastaların tedavisini yönlendiren birkaç durum vardır. Guatrla beraber tiroit az veya çok, ya da normal çalışıyor olabilir. Bu durumların tedavileri de farklı farklıdır. Normal çalışan guatrlar düzgün (diffüz guatr) ya da nodüllü büyümüş olabilir.
FAZLA ÇALIŞAN TİROİDİN (HİPERTİROİDİZM) TEDAVİSİ
Bu hastalarda esas olarak üç ayrı tedavi seçeneği vardır. Ancak aynı hastada bir veya ikisi beraber veya birbirini takip eden zaman içinde kullanılabilir. Bunlar:
Anti tiroit adı verilen ilaç tedavisi: Bu ilaçlar tiroitte hormon yapılmasını önlemektedir.
Radyoaktif iyot tedavisi: Bu yöntemde, radyoaktif iyodun yaydığı radyasyonla tiroit hücrelerinin tahrip edilmesi ve sonuçta hormon üretmemesi amaçlanmaktadır.
Cerrahi tedavi: Bu yöntemde ise tiroidin büyük bir bölümü veya tamamı çıkarılır. Böylece hormon yapan hücre sayısı azaltılır veya tamamen ortadan kaldırılır.
AZ ÇALIŞAN TİROİDİN (HİPOTİROİDİZM) TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?
Günümüzde tiroid hormonu eksikliğinin tedavisinde T4 hormonunun sentetik olarak üretilmiş ve tablet haline getirilmiş şekli kullanılmaktadır. Tedavi hormon seviyesinin düşüklüğüne göre belirlenir ve tedavi etkinliği belirli aralıklarla genellikle kan TSH ölçümüyle izlenir.
TİROİDDE NODÜL ve TEDAVİSİ
Nodül mevcut olan guatra, nodüllü guatr denir. Nodülü olan hastalarda yapılması gereken tedavi hakkında tam bir görüş birliği olduğu söylenemez. Ailede kanser öyküsünün olup olmaması, nodülün çapı, nodülün yapısı (muayene ve görüntüleme yöntemlerine göre) ve bunların sonucuna göre yapılacak olan ince iğne biyopsisinin sonucu tedavinin nasıl olması gerektiğini belirleyebilir. Özellikle ince iğne biyopsisi ile kanser olmadığı sonucuna varılmış ve çapı 2.5 cm’den küçük nodülü olan hastalarda tiroidin çalışma durumuna göre tiroit hormonu ile baskılayıcı tedavi uygulanabilir. Bu yöntemle nodüllerde küçülme oranının yüksek olduğunu söylemek mümkün değildir. Nodül çapının 2,5-3 cm’den büyük olması, baskılayıcı tedavi altında büyüyen veya kanser olmadığı tam olarak belirlenememiş nodüllerin cerrahi yolla tedavi edilmelerinde yarar vardır. Ayrıca iyi huylu olmasına karşın, nefes darlığı gibi bası yakınmalarına yol açan veya kötü kozmetik görünüm veren nodüllü guatrlarda ameliyatla tedavi edilir. Bir diğer ameliyat nedeni hiçbir şikayete yol açmasa da hastanın mevcut guatrdan kurtulma isteğidir.
GUATR AMELİYATI NASIL YAPILIR?
Guatr ameliyatlarında en çok boyunda iz kalıp kalmayacağı ve sesin kısılıp kısılmayacağı endişesi duyulur. Boyunda cilt pililerine paralel olan 3-4 santimetrelik bir kesi yapılarak ameliyat gerçekleştirilir. Bu kesi estetik dikildiğinde kalan iz hiç belli olmaz. Anestezin sırasında boğazın tahriş olmasına bağlı olarak, 1-2 gün süren ses kısıklığı olabilir. Yutkunmadaki 1-2 günlük ağrı ile birlikte ameliyat çok rahat geçer. Genellikle hastalar 1 gün hastanede yatıp ertesi gün taburcu olur.

Dr.Necdet POYRAZ

]]>
http://www.sogutlukoyu.com/guatr-nedir/feed 1
HİPERTANSİYON (YÜKSEK TANSİYON) http://www.sogutlukoyu.com/hipertansiyon-yuksek-tansiyon http://www.sogutlukoyu.com/hipertansiyon-yuksek-tansiyon#respond Tue, 14 Sep 2010 21:09:59 +0000 http://www.sogutlukoyu.com/?p=776 SİNSİ DÜŞMAN HİPERTANSİYON (YÜKSEK TANSİYON)

Hipertansiyon basit olarak yüksek kan basıncı demektir. Kan basıncı , kanı kalpten dokulara taşıyan damarlarda oluşan basınçtır. Yaş, cinsiyet, ırk, fiziksel durum (istirahat, efor gibi) kan basıncını etkiler.
Bugün kabul edilen kan basıncı, istirahat halinde 120/80 mmHg’dır. Herhangi bir kişide kan basıncı uyku sırasında düşük, sinirli, heyecanlı iken veya efor sırasında yüksektir. Kan basıncı devamlı olarak 140/90 mmHg üzerinde seyrediyorsa hipertansiyondan bahsedilir. Kan basıncı aynı birey için ve bireyler arasında farklılık gösterir. Bu nedenle bireyin kan basıncı doktor tarafından en az 2 kez yüksek bulunmalıdır.
Hipertansiyon, kalp hastalıkları için ana bir risk faktörüdür. Eğer tedavi edilmezse beyin dolaşımı, kalp, damar, göz ve böbrek hastalıkları için ciddi oranda hastalık ve ölümlerde artışa neden olur.

HİPERTANSİYONUN YAYGINLIĞI NEDİR?

Sanayileşmiş ülkelerde yetişkin nüfusun %10-20 kadarında hipertansiyon saptanır. Hipertansiyon siyah ırkta ve kadınlarda daha sıktır. Kişinin yaşının hipertansiyona katkısı öncelikle damarlarda yaşlanmaya eşlik eden anormalliklerdir. Damarlarda yaşla birlikte esneklik kaybı oluşur.
Sanayileşme, yaşam biçimi, örn. Tuz kullanımı, aşırı beslenme, hareketsiz yaşam ve stresin tansiyon üzerinde olumsuz etkileri vardır.

HİPERTANSİYONUN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Zaman zaman sinsi bir şekilde belirti vermeden de ortaya çıkabileceği gibi özellikle ense kökünde zonklayıcı tarzda baş ağrısı, bulantı-kusma, burun kanaması, uyuşukluk, yorgunluk, endişe, kulak çınlaması, bulanık görme veya gözlerde kararma ve fazla idrar çıkarma gibi belirtiler göz ardı edilmemeli, hipertansiyon yönünden araştırılmalıdır.

HİPERTANSİYONUN VÜCUDA ZARARLARI NELERDİR?

• Ateroskleroz(Damar sertliği)
• Beyin kanaması ve felç
• Kalp krizi ve yetmezliği
• Gözlerde görme kaybı
• Böbrek hasarı gibi hastalıklar kişinin yaşam kalitesini bozar ve ömrünü kısaltır.

Bu nedenle hipertansiyon önemle tedavisi gereken bir hastalıktır.

HİPERTANSİYONUN SINIFLANDIRILMASI

Hipertansiyonun iki tip vardır.

1- Esansiyel hipertansiyon
2- Sekonder hipertansiyon

Hipertansiyon vakaların yaklaşık %90 nedeni bilinmediğinden “esansiyel” hipertansiyon olarak bilinir.
Hipertansiyon vakalarının %10’unun nedeni bilindiğinden “sekonder hipertansiyon” olarak adlandırılır. Böbrek kökenli olanlar en yaygın görülür.

Böbrek hastalığı: Renal hipertansiyon olarak adlandırılır.

Endokrin hastalıklar: Böbrek üstü bezleri kan basıncını kontrol eden mekanizmaları düzenler.

İlaçlar : Kortizol, doğum kontrol hapları, burun damlaları, tiroid ilaçları, soğuk algınlığı ilaçları, ağrı kesiciler ve alkol kan basıncının yükselmesine neden olur.

Diğer sebepler: Aortun doğuştan dar olması, gebelik zehirlenmesi, beyin tümörü v.s.

ESANSİYEL HİPERTANSİYON :

Nedeni bilinmeyen hipertansiyondur. Güçlü genetik (ailesel) faktörler içerir. Esansiyel hipertansiyonun birlikte görüldüğü diğer risk faktörleri.
– Diyetteki tuz miktarının yüksek olması
– Anormal stres
– Irk, yaş, cinsiyet
– Şeker hastalığı
– Aile hikayesinde hipertansiyon bulunması
– Hiperkolesterolezi (kolesterol yüksekliği)
– Sigara içimi
– Obesite (şişmanlık)

HİPERTANSİYONDAN NASIL KORUNABİLİRİZ?

Öncelikle ilaç dışı tedaviler şeklinde adlandırılan aşağıdaki yaşam tarzı değişikleri yararlı olacaktır.

• Tuz alımını (2 gr/gün) kısıtlamak
• Kilo vermek (özellikle karın bölgesinden)
• Sigara kullanılmaması
• Alkol alınmaması
• Düzenli egzersiz yapılması
• Stresle başa çıkmayı öğrenmek

Bütün bu önlemler tansiyonu düşürmezse doktor kontrolü altında ilaç kullanmak gerekir.

Dr.Necdet POYRAZ

]]>
http://www.sogutlukoyu.com/hipertansiyon-yuksek-tansiyon/feed 0
İLKYARDIM http://www.sogutlukoyu.com/ilkyardim http://www.sogutlukoyu.com/ilkyardim#respond Sun, 06 Jun 2010 23:06:20 +0000 http://www.sogutlukoyu.com/?p=704 İLK YARDIM NEDİR?
Herhangi bir kaza ya da yaşamı tehlikeye düşüren durumda, sağlık görevlilerinin yardımı sağlanıncaya kadar, hayatın kurtarılması ya da durumun daha kötüye gitmesini önlemek amacıyla, ilaçsız olarak yapılan uygulamalara ilkyardım denir.

İLK YARDIM UYGULAMASINDA KESİNLİKLE İLAÇ KULLANILMAZ.

İLK YARDIMDA AMAÇ NEDIR?
1.Yaşamı koruma ve sürdürülmesini sağlama
2.Durumun kötüleşmesini engelleme
3.İyileşmesini kolaylaştırma

İLKYARDIMCININ ÖZELLİKLERİ VE SORUMLULUKLARI NEDİR?
1.Sakin ve telaşsız olmalı.
2.Hastayı sakinleştirmeli.
3.Çevreyi değerlendirip süren bir tehlike olup olmadığı belirlenmeli.
4.Kendi can güvenliğini tehlikeye atmamalı.
5.Çevredeki kişileri, sağlık kuruluşları, itfaiye ve güvenliğe haber vermeleri için organize etmeli.
6.Hastanın durumunu değerlendirerek uygun ilk yardıma başlamalı.
7.Hastanın sağlık kurulusuna bir an önce ulaşmasını sağlamalı.

İLK YARDIMIN İLK AMACI NEDIR?
A.Solunum yolunun açılması.
B.Solunumun düzeltilmesi.
C.Dolaşımın etkinliğini sağlama.

SOLUNUM YOLU NASIL AÇILIR?
1.Ağızda yabancı cisim, ,kırık takma diş ve solunumu engelleyecek bir şey varsa varsa çıkarılır.
2.Bilinci kapalı kişilerde dil arkaya düşüp havayolunu tıkayabilir. Bu durumda baş geriye itilip çene yukarı kaldırılarak nefes yolu açılır.

SOLUNUM YOLU NASIL DÜZELTİLİR (SUNİ SOLUNUM)
Solunumu duran kişiye derhal suni solunum uygulanmalıdır.
1.Hasta sert bir zemine yatırılır.
2.Ağız içi temizlenerek varsa yabancı cisimler çıkarılır.
3.Çenesi yukarı kaldırılarak baŞ hafifçe arkaya itilir.
4.Ağızdan ağza solunum yapılacaksa burun kapatılır. Burundan solunum yapılacaksa ağız kapatılır.
5.Derin bir nefes alınıp, solunum yaptırılacak kişinin ağzına (ya da burnuna) ağız yerleştirilir.
6.Hastanın göğsünün kabarmasına yetecek miktarda nefes verilir.

DOLAŞIMIN ETKİNLİĞİ NASIL SAĞLANIR? (KALP MASAJI)
1.Kalp durmuşsa hemen kalp masajına başlanır.
2.Hasta sert bir zemine yatırılır ve bir yanına diz üstü oturulur.

3.Göğüs kemiğinin (iman tahtası) üçte bir alt ucuna bir elin ayası sıkıca yerleştirilir, diğer elin ayası bunun üstüne konur. Parmaklar hastaya temas etmemelidir.
4. Kollar dik tutularak (Bilek ve dirsekler bükülmeden)sabit ve ritmik bir şekilde göğse 4-5 cm bastırılır.
5. Arada nabız kontrol edilerek dakikada 60 kez olmak üzere dolaşım başlayıncaya kadar devam edilir.

BAYILMALARDA UYGULANACAK İLKYARDIM KURALLARI
1.Elbiseleri boyundan, göğüsten ve karından gevşetilir.
2.Hastanın beynine kan gitmesini sağlamak için düz bir yerde sırtüstü yatırılarak, ayakları yukarı kaldırılır ve sonrada şok pozisyonunda bekletilir. Kesinlikle başının altına yastık konmaz.
3.Hastaya uyarıcı kokular koklatılır.
4.Hastanın zorlanmaksızın kendine gelmesi beklenir.
5.Kendine geldiğinde su, çay gibi içecekler azar azar verilmelidir.

GÖGÜS YARALANMALARINDA İLKYARDIM
1.Yaralı, yarı oturur duruma getirilir.
2.Havanın akciğerlere dolmasına engel olmak için açık olan yara yerine temiz bir bez kapatıp basınç yapmadan sarılır.
3.Kazazedenin ısı kaybı önlenir.

KARIN YARALANMALARINDA İLKYARDIM
1.Hastaya ağızdan yiyecek içecek verilmez.
2.Yaralı başı hafif yüksek, dizlerinin altına rulo edilmiş bir battaniye konularak sırt üstü yatırılır.
3.Herhangi bir organ dışarı çıkmış ise asla el sürülmez. Geniş bir gaz bezi varsa serum fizyolojik ile ıslatılarak basınç yapmadan organların üzerine örtülür.
4.Yaralı zaman geçirmeden sevk edilir.

SİNDİRİM YOLU ZEHİRLENMELERİNDE İLKYARDIM
1.Zehrin sulanması ve emilimin yavaşlaması için hastalara; süt, yumurta akı, nişasta solüsyonlu su içirilir.
2.Kusmasına yardım edilir.
3.Asitle olan zehirlenmelerde, hasta hiçbir zaman kusmaya zorlanmaz. Su ve süt yumurta akı karıştırılarak içirilir.
4.Alkali ile olan zehirlenmelerde:1/4 oranında sirke ile hazırlanmış 500ml. su veya limon suyu içirilir.

KANAMALARDA İLK YARDIM NASIL YAPILIR?
1.Kanayan uzuv (kol, bacak vs.) yükseltilir.
2.Yara üzerine temiz gazlı bez, mendil veya çamaşır parçası konur ve sıkıca bastırılır.
3.Kanama durmazsa kanayan yerin 5 cm yukarı kısmına bandaj uygulanır.

BURUN KANAMASINDA İLK YARDIM NASIL YAPILIR?
1.Burnu kanayan kişinin bası hafifçe öne eğilir.
2.Hasta burun üzerine basınç yapar.
3.Bu sırada ağızdan nefes alıp verir ve asla sümkürmez.
4.Burun kanamasında hastanın başı geriye doğru kaldırılmaz

ELEKTRİK ÇARPMALARINDA İLK YARDIM NASIL YAPILIR?
1.Önce ilk yardımcı kendi güvenliğini sağlar.
2.Elektrik akımını yaralı ile teması kesilir. Bu yapılmadan önce yaralıya dokunulmaz.
3.Kuru tahta parçası ve lastik gibi elektrik geçirmeyen maddelerle hasta çekilerek veya kablo itilerek akımdan kurtarılır.
4.Solunum durmuşsa yapay solunuma, kalp durmuşsa kalp masajına başlanır.
5.Yanık varsa soğuk su ile yıkanır.

KIRIKLARDA İLK YARDIM NASIL YAPILIR?
1.Hasta sarsılmaz ve hareket ettirilmez.
2. Kanama varsa durdurulur.
3. Hasta taşınmadan önce kırık bölgesi hareketsiz hale getirilir. (Bunun için tahta gibi sert cisimler kullanılabilir.)
4.Açık kırık varsa (ırık uçları görülüyorsa) kırık kemik parçalarına kesinlikle dokunulmaz ve bunlar yerleştirilmeye çalışılmaz. Yara üzerine temiz bir gazlı bez kapatılır.

YANIKLARDA İLK YARDIM NASIL YAPILIR?
1.Soğuk musluk suyu ile ağrı azaltılır.
2.Hastanın takıları çıkartılır. (Daha sonra oluşabilecek şişler nedeniyle çıkarmak zorlaşabilir.)
3.Oluşan kabarcıklar patlatılmaz.
4.Yanan kısımların üzeri temiz gazlı bezle kapatılır hiçbir şey sürülmez.
5.Hastanın bilinci yerinde ise bol su içirilir.
6.Yanık yüzeyine diş macunu, salça, yoğurt gibi maddeler kesinlikle sürülmemelidir.

YARALANMALARDA İLK YARDIM NASIL YAPILIR?
1.Kanama varsa kontrol edilir.
2.Yaranın kirlenmesi önlenir.
3.Varsa kopan parça korunur. (Islak bir gazlı beze sarılıp bir naylon torbaya konulur, bu torba da içi buz dolu başka bir torbaya konulur.)

Dr.Necdet POYRAZ

]]>
http://www.sogutlukoyu.com/ilkyardim/feed 0
BEL AĞRILARINDAN KORUNMANIN YOLLARI. http://www.sogutlukoyu.com/bel-agrilarindan-korunmanin-yollari http://www.sogutlukoyu.com/bel-agrilarindan-korunmanin-yollari#respond Fri, 23 Apr 2010 08:16:12 +0000 http://www.sogutlukoyu.com/?p=675 Günümüzde teknolojinin yaygınlaşmasıyla hareketsiz bir yaşam tarzına geçilmiş olması, ani yapılan yanlış hareketler ve sişmanlık gibi nedenlerle bel, ağrılarında ciddi artışlar gözlenmektedir Genel olarak fiziksel kondüsyonları düşük kişiler, ağır işlerde çalışanlar, uzun süre oturarak veya ayakta durarak çalışan kişiler ve şişman kişiler ciddi risk altındadır Bu kişiler bel ağrısına yakalandıklarında iyileşme süreçleri büyük olasılıkla daha zor ve yavaş olacaktır Yapılan çalışmalar duygusal stres veya uzun süre hareketsiz kalmanın bel ağrısını arttırdığını göstermiştir

Çok farklı nedenleri olan bel ağrılarında önemli olan ağrının nedeninin bulunarak tedavinin ona göre düzenlenmesidir Kişiler günlük hayatlarında bazı kurallara uyarlarsa en azından mekanik nedenlerle ortaya çıkan bel ağrılarından korunabilirler Bunlardan bazılarını hatırlatalım:

ANİ HAREKETLERDEN SAKININ

* Kilomuzu sürekli kontrol altında tutmalıyız Alınan her fazla kilonun vücudumuz ve özellikle de belimiz için ilave bir yük olduğunu unutmamalıyız

* Yerden herhangi bir cismi almak için belden bükülmek yerine dizleri kırıp çömelerek hareket etmeyi alışkanlık haline getirmeliyiz

* Ağırlık kaldırırken yukarıdaki kurala uymak yanında mümkünse tek başımıza bu işi yapmayıp iki kişi dengeleyerek kaldırmalıyız Eğer tek başımıza yapacaksak mümkün olduğunca cismi gövdemize yakın tutarak taşımalıyız

* Günlük yaşamınızda acele ile yapılan ani hareketlerden sakınmalıyız

* Genellikle ev kadınlarının sıkça yaptığı, ayaklar hareketsizken vücudu sağa ya da sola döndürerek yerden bir şey almak ya da aşırı uzanarak bir cismi almaya çalışmanın çok riskli olduğunu unutmamalı ve bu hareketleri hiç yapmamaya dikkat etmeliyiz

DİK POZİSYONDA OTURUN

* Otururken dik pozisyonda olmaya özen göstermeliyiz Yumuşak, alçak ve derin koltuklarda oturmamalıyız Gerekirse ayak altına bir basamak koyabiliriz

* Ayakkabıdan yatağa birçok seçimimizin bel sağlığımızı etkilediğini bilerek seçim yapmalıyız Otomobil kullanırken koltuğun belimizi desteklediğinden emin olalım, gerekirse özellikle uzun yolda beli küçük bir yastıkla ek destek sağlayabiliriz

* Uzun süre hareketsiz kalmamaya özen göstermeliyiz Uzun süre oturmak zorunda isek sık sık mola verip bacaklarımızı hareket ettirmeliyiz Uzun süre araç kullananlar bu konuda çok hassas davranmalı ve molaları ihmal etmemelidir Uzun uçak yolculuklarında ise aralıklı kalkıp uçak içinde yürüyüşler yapmayı ihmal etmemeliyiz

HER GÜN DÜZENLİ YÜRÜYÜN

* Stresin bel ağrısını arttırdığını unutmamalı ve gerekirse stresle baş etme konusunda yardım almalıyız

* Uzman bir hekime danışmadan ağrı kesici ya da bel korsesi gibi tedavileri uygulamamalıyız Bel ağrımızın nedeni belli olmadan ehliyetsiz kişilerce yapılan masaj, bel çekmesi gibi tedavilere itibar etmemeliyiz

* Yürümek bacak kaslarını en iyi çalıştıran egzersizlerden birisidir Her gün düzenli yürüyüş yapmalıyız

* Eğer daha önce bir atak geçirmiş ve düzenli egzersiz programı önerilmişse, tekrar aynı ağrıları yaşamamak için bu egzersizleri düzenli yapmalıyız Sağlıklı olanların da düzenli kas gücü artırıcı egzersizler yapması gerekmektedir

* Eğer imkanımız varsa yaz-kış düzenli yüzmek bel ağrısından korunmanın en etkili yoludur

BU BELİRTİLERE DİKKAT

* Ağrı dışında uyuşukluk, kas güçsüzlüğü gibi bulgularınız varsa,

* Ağrı günlük aktivitelerinizi yapamayacağınız kadar şiddetliyse,

* Ağrı birkaç gün içinde kendiliğinden geçmiyor veya azalmıyorsa mutlaka uzman bir hekime muayene olmalısınız

]]>
http://www.sogutlukoyu.com/bel-agrilarindan-korunmanin-yollari/feed 0
BAHAR NEZLESİNE DİKKAT http://www.sogutlukoyu.com/bahar-nezlesine-dikkat http://www.sogutlukoyu.com/bahar-nezlesine-dikkat#comments Fri, 23 Apr 2010 08:12:31 +0000 http://www.sogutlukoyu.com/?p=672

Havaların ısınmasıyla birlikte bahar nezlesi rahatsızlığı da artış gösteriyor. Baharla başlayan peş peşe aksırıklar, burun akıntısı, kaşıntı, gözlerde kızarma, sulanma, gözyaşlarının kontrolsüzce akması hep bahar nezlesinin belirtileridir.

Bahar ayları ağaçların, bitkilerin polenizasyon dönemidir. Polen, bitkilerin erkek üreme organıdır ve bunlar Nisan ayıyla birlikte rüzgarın da etkisiyle geniş alanlara yayılır. Alerjik bünyeye sahip kişilerde de hassas oldukları için bahar nezlesi görülebilir. Bahar nezlesi herkesi etkilemez. Polene karşı bünyenin alerji geliştirmiş olması gerekir.
NİSAN-MAYIS’TA ORTAYA ÇIKIYOR
Bitkiler polenizasyon yaptığında polenler etrafa saçılır. Polenler büyük alerjenlerdir. Çapları büyük değildir ama burnun içine, mukozaya yapışırlar. Burunda süzülürken iç yüzeye yapışıp kalırlar. Alerjik kişilerin burunlarında alerjik bir reaksiyon meydana gelir. Bu mikrobik olmayan bir iltihaptır. Burun kaşıntısı, hapşırma, öksürük, akıntı, tıkanıklık, geniz akıntısı, boğazda gıcık hissi gibi şikayetler ortaya çıkar. Polen alerjisi bulunan kişilerde, polen dönemi hariç herhangi bir sorun ortaya çıkmaz. Nisan-Mayıs aylarında hastanın şikayetleri başlar. Sonra hafifler ve tamamen ortadan kaybolur.
YÜZDE 10-20…
Polen alerjisi olan insan sayısı toplumun yüzde 10-20’si arasındadır. Bahar nezlesinden çok alerjik rinit deyimi kullanılır. Alerjik rinitler polen gibi mevsimsel değişiklikler gösteren alerjenlere bağlı olarak ortaya çıktığı gibi, tüm yıl boyunca devam eden alerjik rinitler de olabilir. Örneğin polenler dışında ev tozu, hayvan tüyleri, kimyasal maddeler, klor, deterjanlar ve hava kirliliği de alerji yapabilir.

ALERJİK RİNİTİ OLAN HASTALARIN DİKKAT ETMESİ GEREKENLER NELERDİR?

-Sigara içmeyin ve yanınızda içirmeyin.

-Tozlu ve polenli ortamlarda bulunmayın, eğer bulunmak zorundaysanız mutlaka maske kullanın. Polen yoğunluğu en çok sabah erken saatlerde ve akşam saatlerinde olmaktadır. Bu saatlerde dışarı çıkmamaya çalışın

-Burnun dış kısmına ve göz çevresine çok ince bir tabaka şeklinde sürülen vazelin polenleri yakalayabilmektedir .

-Polenlerin uçuştuğu mevsimlerde kapı ve pencerelerinizi kapalı tutun.

-Özellikle kaloriferli evlerde kuru ev havası alerjik rinitin kötüleşmesine neden olabileceğinden, evde hava nemlendiricisi kullanın.

-Evinizde tüylü hayvan ve bitki beslemekten kaçının.

-Beden temizliğinize dikkat edin, düzenli olarak el ve yüzünüzü yıkarsanız vücudunuza girmek üzere olan polenleri engellersiniz.

-Tüylü ve yünlü battaniyeler yerine pamuklu ve sentetik olanları tercih edin

-Toz barındırabilecek tarzda kilim, halı gibi ev eşyalarını kullanmamaya özen gösterin.

Alerjik rinite önem vermek gerekir. Eğer hasta “1-2 ay katlanırım, nasılsa geçer” derse sonuçları kötü olur. Bu iltihap tüm hava yollarında ortaya çıkabilir. Bu kişiler çok yüksek oranda astıma yakalanabilirler. Dolayısıyla tedaviyi ertelememek önemlidir.

Herkese sağlıklı günler dilerim.

Dr. Necdet Poyraz

]]>
http://www.sogutlukoyu.com/bahar-nezlesine-dikkat/feed 1