Dini Bilgiler – Söğütlü Köyü | Arıt | Bartın https://www.sogutlukoyu.com Söğütlü Köyü Thu, 20 Feb 2020 23:22:24 +0000 tr-TR hourly 1 https://wordpress.org/?v=4.5.21 ÜÇ AYLARA GİRERKEN https://www.sogutlukoyu.com/uc-aylara-girerken https://www.sogutlukoyu.com/uc-aylara-girerken#respond Sat, 04 May 2013 17:04:01 +0000 http://www.sogutlukoyu.com/?p=1214 Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerifte yüzden geçer, Şâban-ı Muazzamda üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarekte bine çıkar ve Cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadirde otuz bine çıkar. Bu pekçok uhrevî faydaları kazandıran ticaret-i uhreviyenin bir kudsî pazarı ve ehl-i hakikat ve ibadet için mümtaz bir meşheri ve üç ayda seksen sene bir ömrü ehl-i imana temin eden şuhûr-u selâsenizi (üç aylarınızı) tebrik ediyoruz.

Dinî anlatımda “Şühûr-ü selâse”, yani üç aylar olarak bilinen bu mevsimin girmesiyle birlikte Müslüman ruhları bambaşka bir hava kaplar. Çünkü bu aylar İlâhî rahmetin coştuğu aylardır. Diğer vakitlerde iyilik ve ibadetlere on sevap veriliyorsa, Receb, Şaban ve Ramazan aylarında gittikçe yükselen bir oranda kat kat fazla sevap verilir.

Meselâ, başka zamanlarda okunan her bir Kur’ân harfi için on sevap yazılmaktadır. Receb ayında bu sevap yüz olarak yazılır, Şaban’da üç yüzü aşar, Ramazan’da bine çıkar. Cuma gecelerinde binleri bulur. Kadir Gecesinde de otuz bine ulaştığını düşünürsek, üç aylardaki mübarek vakitlerin âhiret ticareti bakımından ne kadar kıymetli bir fırsat olduğunu anlayabiliriz.

Bu bakımdan üç aylar “pek çok uhrevî faydaları kazandıran ticaret-i uhreviyenin (âhiret ticaretinin) bir kudsî pazarı ve ehl-i hakikat ve ibadet için mümtaz bir meşheri (sergisi)” olarak vasıflandırılmıştır. Bilindiği gibi, pazarlar ve fuarlar mühim ticaret yerleri arasında yer alırlar. Haftanın belli bir gününde belli bir yerde kurulan pazarda, insanlar her türlü ihtiyaçlarını karşılarlar. O gün sabahtan akşama kadar pazarın ucuzluğundan istifade etmek mümkündür. Ama o gün pazara gidemeyen bir insan, aynı şartlar altında alışveriş yapabilmek için bir hafta beklemek zorundadır. Çünkü pazar bir günlüktür.

Aynı şekilde, üç aylar da yılda bir defa kurulan ve ahiret ticaretinin yapıldığı pazarlardır. İstifade etmesini bilenler, bu pazardan büyük kazançlar sağlarlar. Ahirete yönelik amellerini diğer vakitlere oranla arttırırlar. Daha fazla Kur’ân okurlar, ilme daha fazla yönelirler, uykularından kısarak ilim ve tefekküre, ibadet ve İslâmî hizmetlere daha fazla vakit ayırırlar. Hayırlı işlerde birbirleriyle yarış içine girerler. Böylece, “bu çok sevaplı ibadet ayları”ndan tam bir istifade ile çıkarlar. Bir mânâda, bu mübarek vakitlerde yapılan manevî hizmetler, insanın ebedî hayatı için yapılmış en kârlı “yatırım” olur.

Buna karşılık, üç ayların fazilet ve kıymetinden haberdar olmayıp da değerlendiremeyenler, herkesin istifadesine açık tutulan çok kârlı bir ticaret imkânından mahrum kalmışlar demektir. Bu kimseler, aynı imkânı tekrar ele geçirebilmek için bir yıl daha beklemek zorunda kalacaklardır.

İşte üç ayların ve bu aylardaki mübarek gecelerin büyük bir coşkunlukla ihya edilmesi bu bakımdan da önem kazanıyor. Çünkü bunlar şeâirdendir, İslâmın sembolü ve alâmetlerindedir.

Bu açıdan şeâirin duyurulmasında hem İslâmın izzet ve şerefinin gösterilmesi, hem de İslâmın mânâsından uzak yaşayan insanlara örnek olunması gibi büyük hikmetler vardır.

Şu halde, her yıl bizlere ikram edilen bu bulunmaz fırsattan istifade etmeliyiz. Bunun için, mü’min kardeşlerimizle daha sık bir araya gelip sohbetlerde bulunabiliriz. Aramızda Kur’ân’ı paylaşıp imkân nisbetinde günlük ve haftalık hatimler yapmaya başlayabiliriz. Makbul dua ve zikirleri daha çok okuyabiliriz. İslâmî eserlere daha fazla vakit ayırabiliriz. İslâmın hakikatlerini yayma ve anlatma hususunda daha fazla gayret gösterebiliriz. Bu yolda göstereceğimiz en küçük bir gayret, en azından bire yüz netice verecektir.  Bu arada, üç ayların ve kandil gecelerinin evlerimizde ve aile fertleri arasında ayrı bir mânâ içinde yaşanması gerektiğini de unutmamalıyız. Çocuklarımız  o manevî havayı soluya soluya büyümelidirler. Bunun için, mübarek gecelerde onları hediyelerle sevindirip, camilere alıştırmakta büyük faydalar vardır.

Ayrıca, sabaha karşı seher vakitlerinde uyanık bulunmaya çalışarak İslâm âlemi için ve mü’min kardeşlerimiz için dualar etmenin fazilet ve kıymeti sonsuzdur. O feyizli vakitte yapılan duaların kabul ihtimali çok kuvvetlidir.
Bu bakımdan gerek kendimizin, gerekse diğer mü’minlerin dünya ve âhiret imtihanlarında başarılı çıkmaları için Cenab-ı Hakka niyazda bulunmak ve Ondan yardım istemek suretiyle, hem sıkıntı ve musibetlere karşı sarsılmaz bir dayanak noktası bulmuş, hem de tükenmez bir teselli kaynağına kavuşmuş oluruz.

TÜM SÖĞÜTLÜ KÖYLÜLERİMİZİN, MİLLETİMİZİN,ARITIMIZIN, İSLAM ALEMİN BU MÜBAREK MEVSİMİNİ TEBRİK EDERİZ.

(1). Şuâlar, s.416.
(2). Emirdağ Lâhikası, 1:40.
(3). Kastamonu Lâhikası, s.93.5. Mektubat, 281-285.

]]>
https://www.sogutlukoyu.com/uc-aylara-girerken/feed 0
MANEVİYAT MEVSİMİ ÜÇAYLAR…. https://www.sogutlukoyu.com/maneviyat-mevsimi-ucaylar https://www.sogutlukoyu.com/maneviyat-mevsimi-ucaylar#comments Fri, 27 May 2011 20:07:56 +0000 http://www.sogutlukoyu.com/?p=850 ÖNÜMÜZDEKİ 3 HAZİRAN CUMA 3 AYLARIN BAŞLANGICI, 2 HAZİRAN PERŞEMBE AKŞAMI REGAİB KANDİLİ.

      Zaman, bize verilen en büyük nimetlerden biri. Gece ve gündüz Allah’ın tecellilerini bize hatırlatan iki münadi. Gece ile gündüzün nimetlerinden faydalanmanın zirve imkânlarının sunulduğu bazı mevsimler vardır. Bunların başında üç aylar gelmektedir.

Üç aylarda bulunan kandil geceleri, gecenin Rabbani tecellilere ayna oluş sırrının en güzel bir yansımasıdır. “Geceyi ihya etme”nin “gündüz tutulan oruç”la birleştiği bu mübarek gün ve geceler, zamanı değerlendirmek, ömrü boşa geçirmemek için de bir terazidir.

Üç aylar, İslâm’ın mübarek saydığı hicrî kamerî aylardan recep, şaban ve ramazan aylarıdır. Recep ayında, regaip ve mi’râç, şaban ayında berat; ramazan ayında ise kadir gibi dört ayrı mübarek gece bulunmaktadır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), bu aylarda daha çok ibadet eder ve: “Allahım! Recep ve şabanı hakkımızda mübarek kıl, bizi ramazana kavuştur.” (Ahmet b. Hanbel, Müsned, I, 259) diye dua ederdi.

Recep ayının ilk cuma gecesi olan Regaip Kandili, Allah Teâlâ’nın kullarına bol bol bağışta bulunduğu, az ibadetlerine karşılık çok ecir verdiği bir rağbet gecesidir.

“Regaip” kelime olarak rağbet olunan şey ve büyük ikram anlamına gelmektedir.

Üç aylar ne ifade eder bizim için?

Üç aylar ile olan arkadaşlığımızda hayatımızda neye rağbet ettiğimizi sorgulamalıyız.

Ülkemizde tarihten bugüne üç aylar sevgisi hep canlı kalmıştır. İbn Batuta Anadolu’nun muhtelif merkezlerini ziyareti sırasında dinî hayatın çeşitli görünümlerini anlatırken cuma günleri, kandil geceleri, üç aylar ve bilhassa ramazan ayı vb. gün ve gecelerin nasıl büyük bir istek ve heyecanla değerlendirildiğini ortaya koyuyor. (İbn Batuta’yı şaşır-tan Misafirperverlik, Diyanet Aylık s. 122)

Tarihte olduğu gibi bugünde toplumlumuz yediden yetmişe üç aylar geldiğinde hayatı-na olumlu anlamda yeni bir istikamet vermektedir.

Üç aylar kalplerimizin manevî doyum ve duyum mevsimidir. Takva, ihlâs, muhasebe, yakîn, marufa sabır, masiyete direnme vb. değerler üç aylarda benliğimize yeniden dolar, âdeta tazeleniriz.

Hz. Ali (r.a.) mescidleri kan-dillerle aydınlatan Hz. Ömer için”Mescitlerimizi aydınlattığı gibi Allah da onun kabrini aydınlatsın” diye dua etmiştir. (İbn AsâkirXLIV, 80)

Üç aylarda maddî aydınlığı tamamlar mahiyette camilerimizi, mescitlerimizi, halkı aydınlatma onlara rehberlik etme imkânı olarak iyi değerlendirelim.

Tatil mevsimine denk gelen üç aylar içinde geleceğin büyükleri olan çocuklarımız camilerde Kur’an ile tanışsınlar. Kendi öz benliklerini, Kur’an’ı hecelerken,Efendimizi anarken keşfetsinler. Salât ü selâmlar ile kandillerde kâinata “Işık saçan bir kandil”(Ahzâb, 45-46) olan peygamberlerine saygılarını ifade etsinler.

]]>
https://www.sogutlukoyu.com/maneviyat-mevsimi-ucaylar/feed 1
RAMAZAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN https://www.sogutlukoyu.com/ramazan-bayraminiz-mubarek-olsun https://www.sogutlukoyu.com/ramazan-bayraminiz-mubarek-olsun#comments Wed, 08 Sep 2010 11:10:45 +0000 http://www.sogutlukoyu.com/?p=772 Bayramlarda hep sevgi ve birlik mesajları verilir, doğrusu da budur. Çünkü bir toplumda sevgi, birlik ve paylaşma duyguları güçlüyse bayramlar da yürekten yaşanır. Bizim medeniyetimiz kardeşlik ve paylaşma medeniyeti… Batı’dakinin aksine, bizim fikir tarihimizde egoizmi, kaba hazcılığı savunan bir tek fikir adamı yoktur. Peygamber mirası olan şefkat duygusuyla ecdadımız, cami mimarimizde kuşlara bile yer ayırmış; sokakta kalmış hayvanlar için, kanadı kırık göçmen kuşlar için, çeyizi olmayan gelinlik kızlar için vakıflar kurmuştur.

İslâm’ın ve müslümanın saygınlığını korumak hepimizin görevidir. Bu da –içi boş hamaset edebiyatıyla değil- dinimiz ve dünyamız için çalışmakla olur; dinimizi ve dünyamızı mamur edecek hayırlı ve faydalı işler peşinde olalım.

Sevgili gençler! Okullarınızdaki başarılarınız; ve değerli çalışanlar! İş adamları! İş hayatınızdaki başarılarınız, sadece kendiniz için değil, aynı zamanda insanımızı mutlu etmek, yüce değerlerimizi korumak, ülkemizi mamur edip saygın yapmak için de gereklidir.

Ulu Peygamberimiz, “Birlik ve dirlik içinde olun, bölünüp parçalanmayın” buyuruyor. Birlik ve dirliğimizi koruyalım; toplumsal barış ve huzurumuzu güçlendirelim.

Düşünce farklılıklarını, -toplumlarının gelişmesi yerine- bölünüp parçalanması için kullanmak, ancak ilkel toplumlara yakışır.

Rahmet peygamberimiz, “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş sayılmazsınız”   buyuruyor ve selâmlaşmayı sevginin başlangıcı olarak gösteriyor. Gelin, onun, “Tanıdığınız ve tanımadığınız herkesle selamlaşın”   diyen kutlu buyruğuna uyalım, böylece kucağımızı ve gönlümüzü herkese açalım.

İnsanların haklarını, aç ve açık olanların dertlerini kendi menfaatlerimizin üstünde tutalım. Kalkınmanın ve gelişmenin en başta gelen iki şartından biri beynimizi doğru ve faydalı bilgilerle donatmak, diğeri de ruhumuzu iman ve ahlâkî erdemlerle bezemektir. Bütün ahlâkî erdemlerin başı adalet, doğruluk, dürüstlüktür. Unutmayalım ki, bilgiden, doğruluk ve dürüstlükten sapmamız bize bir imparatorluk kaybettirdi.

Peygamberimiz, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir”  buyuruyor. Bugün global köy haline gelen dünyamızda Afrika’da, Asya’da yoksulluk çeken, acı çeken insanlar da artık komşularımızdır. Ürettiğimiz değerler, iyilik ve şefkat kollarımız onlara kadar uzanabilmelidir. İşte, Pakistan’da görülmemiş bir felâket yaşanıyor. İki Cuma onlara yardım topladık; bu bayramda da topluyoruz. Bunu yapacağız. Çünkü bizim kültürümüzde âlicenaplık var; bundan sonra da olacak. Rabbimiz, “Şükrederseniz size daha fazlasını veririm”   buyuruyor. Malın şükrü vermektir. Biz verelim. Hiç merak etmeyelim. Allah, kuluna borçlu kalmaz. Daha fazlasını verir.

 

Ulu Peygamberimiz, “Kadınlar size Allah’ın emanetidir”  buyuruyor. Yüzyıllar boyunca ihmal ettiğimiz kadınlarımıza değer verelim, haklarına saygı gösterelim. Hatırlayalım ki, 

Peygamber Efendimiz, Berat gecesinde nafile namaz kılmak istediği zaman bile, yanındaki eşinden izin alma inceliğini göstermişti.

Yine o, çocuklara şefkatsiz davrananları, “kalplerindeki merhamet duygusu kurutulmuş kimseler”   olarak kınamıştır.  Çocuklarımıza, gençlerimize karşı şefkatli olalım; iyi yetişmelerine özen gösterelim.

Dinimizin birleştirici, kaynaştırıcı yapısının en önemli unsurlarından biri şu mübarek bayramlardır. Bu saatlerde ülkemizin her köşesinde milyonlarca insanımızın maddede ve ruhta bir ve beraber oldukları muhteşem manzaralar sergileniyor. Bunu dinimize, onun iman ve ahlâk dünyasından beslenen millî kültürümüze borçluyuz. Bu yıl ülkemizde Ramazan daha bir coşkuyla, huzurla, yardımlaşma ve paylaşma örnekleriyle yaşandı. Ne mutlu bize! Ramazanda kazandığımız, bayramda doruk noktasına ulaştığımız bu ruhu bütün aylarımıza, yıllarımıza yayalım.

 Bayramınız kutlu, geleceğiniz huzurlu ve mutlu olsun. 

 

 

 

 

]]>
https://www.sogutlukoyu.com/ramazan-bayraminiz-mubarek-olsun/feed 1
KADİR GECESİ…………… https://www.sogutlukoyu.com/kadir-gecesi https://www.sogutlukoyu.com/kadir-gecesi#respond Thu, 02 Sep 2010 02:32:35 +0000 http://www.sogutlukoyu.com/?p=769 05 EYLÜL 2010 PAZAR RAMAZANIN 27. GECESİ VE 09 EYLÜL PERŞEMBE RAMAZAN BAYRAMI. 10 EYLÜL CUMA KÖYÜMÜZÜN BAYRAMI……

Ramazan-ı şerif ayı içinde bulunan en kıymetli gecedir. Bazı âlimlere göre Mevlid gecesinden sonra en kıymetli gecedir. Kadir Gecesi, Muhammed aleyhisselamın ümmetine mahsus bir gecedir. Başka Peygamberlere böyle bir gece verilmemiştir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, Kadir gecesini ümmetime hediye etti, ondan önce kimseye vermedi.) [Deylemi]

Peygamber efendimiz, daha önceki ümmetlerden bin sene cihad eden insanları düşünüp, benim ümmetimin ömrü kısadır, az ibadet ederler diye üzülünce, Allahü teâlâ, (Kadir gecesi senin ve ümmetinindir) buyurup Habibinin kalbini ferahlandırdı. Hem de Kadir gecesi, her Ramazan ayında gelir.

Resulullah efendimize kendisinden önceki insanların ömürlerinin ne kadar olduğu bildirilince, kendi ümmetinin ömürlerini kısa buldu, uzun ömürlü olan diğerlerinin işledikleri salih amelleri işleyemezler diye düşününce, Allahü teâlâ Ona bin aydan hayırlı olan Kadir gecesini ihsan etti. (İ. Malik)

Resulullah efendimiz, (Beni İsrail Peygamberlerinden 80 yıl Allahü teâlâya ibadet eden oldu) buyurunca, Eshab-ı kiram hayret ettiler. Bunun üzerine Cebrail aleyhisselam gelip; “Ya Resulallah, senin ümmetin bu Peygamberlerin, 80 yıllık ibadetine şaşarlar. Allahü teâlâ sana ondan iyisini gönderdi” diyerek, (Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır) mealindeki âyeti okudu. (Tefsir-i Mugni)

Kadir gecesi hakkındaki hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Dört gecenin gündüzü de gecesi gibi faziletlidir. Allahü teâlâ, o günlerde dua edenin isteğini geri çevirmez, onları mağfiret eder ve onlar bu günlerde bol ihsana nail olurlar. Bunlar, Kadir gecesi, Arefe gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi ve günleri.) [Deylemi]
(İnanarak ve sevabını Allahü teâlâdan umarak, Kadir gecesini ihya edenin geçmiş günahları affolur.)
[Buhari, Müslim]
(Kadir gecesinde, bir kere Kadir suresini okumak, başka zamanda Kur’an-ı kerimi hatmetmekten daha sevabdır. Kadir gecesinde bir tesbih
[Sübhanallah], bir tahmid [Elhamdülillah], bir tehlil [La ilahe illallah] söylemek, yedi yüz bin tesbih, tahmid ve tehlilden kıymetlidir. Bu gece koyun sağımı müddeti kadar [az bir zaman] namaz kılmak, ibadet etmek, bir ay bütün geceleri sabaha kadar ibadetle geçirmekten daha kıymetlidir.) [Tefsir-i Mugni]

(Kadir gecesi üç defa “La ilahe illallah” söyleyen müslümanın, birincisinde bütün günahları bağışlanır. İkincisinde Cehennemden kurtulur, üçüncüsünde Cennete girer.) [Tefsir-i Mugni]
Kadir gecesi Ramazan ayı içindedir. Kadir gecesinin hangi gece olduğu, kesin olarak belli değildir. Âlimlerimiz, (Allahü teâlâ, rızasını taatte, gazabını günahlarda, orta namazı beş vakit namazda, evliyasını halk arasında, Kadir gecesini Ramazan ayı içinde gizlemiştir) buyuruyorlar.

O halde Allahü teâlânın rızasına kavuşmak için, hiçbir iyiliği küçük görmemeli! Gazabı günahlar içinde saklı olduğu için, hiçbir günahı küçük görmemeli; orta namazı kaçırmamak için, beş vakit namazı vaktinde kılmalı; evliya halk arasında gizli olduğu için herkese iyi muamele etmeli. Her geleni Hızır, her geceyi Kadir bilmelidir.

V.Necat
’taki hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allah indinde en kıymetli gece, Kadir gecesidir.)

(Bin aydan daha kıymetli olan Kadir gecesinin hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.)

Kadir gecesi ile ilgili hadis-i şeriflerden birkaçı da şöyledir:
(Kadir gecesini Ramazanın son on gününde arayın.) [Müslim]
(Kadir gecesini, Ramazanın son on gününün 21, 23, 25, 27 ve 29 gibi tek gecelerinde veya Ramazanın son gecesinde arayın. Sevabını umarak Kadir gecesini ibadetle geçirenin günahları affolur.)
[İ.Ahmed]

(Kadir gecesi Ramazanın 27. gecesidir.) [Ebu Davud]

İmam-ı a’zam hazretleri, Kadir gecesinin, Ramazanın 27. gecesine çok isabet ettiğini bildirmiştir. (Kadir gecesine rastlamış olan bir geceyi ihya eden, Kadir gecesini ihya etmiş gibi sevap kazanır) hadis-i şerifini düşünerek sık sık vaki olan 27. gece ihya edilirse, o gece Kadir gecesi olmasa bile, büyük sevaba kavuşulur.

Kadir gecesini soran bir zata, Peygamber efendimiz, (Bu yıl Kadir gecesi Ramazanın ilk gecesi idi geçti. 27. geceyi ihya et! Ramazanın 27. gecesini ihya edene, vücudundaki kıllar sayısınca, hac, umre, şehid ve gazi sevabı verilir) buyurdu. Başka birisine de, (Bu yıl Kadir gecesi geçti, fakat Ramazanın 27. gecesini ihya et! Kadir gecesi sevabına kavuşursun. Şefaatten nasipsiz kalmazsın) buyurdu. Hazret-i Âişe validemize de, (13. gece idi geçti. Kadir gecesini kaçırdıysan, 27. geceye kavuşursun. O geceyi ihya edersen, ahiret yolculuğu için azık olarak o geceki ibadet sana yeter) buyurdu. Hazret-i Âişe validemiz, (Resulullah, Ramazanın son on gününde çok ibadet ederdi) buyuruyor.

Mübarek vakitlerde, günahlardan titizlikle uzak durmalı, taatları, ibadetleri ve her çeşit hayratı artırmalıdır. Zira Allahü teâlâ, tarafından sevilen kimse, faziletli vakitlerde faziletli amellerle meşgul olur. Buğzettiği kul ise; faziletli vakitlerde kötü işlerle meşgul olur. Kötü işlerle meşgul olanın bu hareketi azabının daha şiddetli olmasına ve Allahü teâlânın, ona daha çok buğzetmesine sebep olur. Çünkü o, böyle yapmakla vaktin bereketinden mahrum kalmış ve onun hürmet ve şerefini çiğnemiş olur.

Bu geceyi ihya için ilim öğrenmeli, mesela ilmihal okumalı, kaza namazı kılmalı, Kur’an-ı kerim okumalı, dua, tevbe etmeli, sadaka vermeli, Müslümanları sevindirmeli, bunların sevaplarını ölü diri bütün müminlere göndermeli! Kadir gecesini ihya edenin, Ramazan orucunu tutanın, haccı kabul olanın, bütün günahları affolursa da, namaz, oruç ve kul borçları ödenmiş olmaz. Bunları kaza ederek, ödeyerek borçtan kurtulmak gerekir.

Resulullah efendimiz, Kadir gecesinde, (Allahümme inneke afüvvün kerimün tühıbbül afve fa’fü anni) duasını okumayı bildirmiştir. (Ya Rabbi, sen affedicisin, kerimsin, affı seversin, beni de affeyle) demektir.
Bin aydan faziletli, ne kadar kadri yüce!
Sayısız günahkâr kul, affa uğrar bu gece.

Mirac gecesinde yüz rekat nafile namaz kılanın bütün namaz borçlarının ödeneceği de söylendi. Muteber kitaplardan nakledilmezse, böyle büyük hatalara düşülür. Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Kabul olan hac, geçmiş günahları yok eder.) [Beyheki]

Kadir gecesini ihya edenin, Ramazan orucunu tutanın, haccı kabul olanın, bütün günahları affolursa da, namaz, oruç ve kul borçları ödenmiş olmaz. Bunları kaza ederek, ödeyerek borçtan kurtulmak lazımdır. (Hadika)

Günahların affolması için Ehl-i sünnet itikadına sahip olmak, bid’at işlememek lazımdır.
Bu geceyi ihya için kaza namazı kılmalı, Kur’an-ı kerim okumalı, dua, tevbe etmeli, sadaka vermeli, müslümanları sevindirmeli, bunların sevaplarını ölü diri bütün müslümanlara göndermelidir!


Ramazanın her gecesini Kadir gecesi bilerek hareket edilirse Kadir gecesine rastlanmış olur. Her gün en az şunlar yapılmalı:
1- Yatsı namazında zammı sure olarak Kadir suresini okumalı.
2- Kadir gecesi okunacak duayı okumalı.
3- Bir iki sayfa Kur’an-ı kerim okumalı.
4- İlmihalden bir iki sayfa okumalı.
5- Az da olsa sadaka vermeli.
6- Gece seher vakti, iki rekat namaz kılıp, silsile-i aliyyeyi okuyarak, o âlimlerin hürmetine dua etmelidir.
7- Gündüzü de gecesi gibi kıymetli olduğu için gündüzleri de değerlendirmelidir.

Kadir gecesin alametleri
Kadir gecesi, açık ve sakin olur, ne sıcak, ne de soğuk olur. Ertesi sabah güneş, kızıl olup, şuasız doğar. Kadir Gecesinde köpek sesi duyulmaz diyen âlimler de olmuştur. Ubeyd bin Ömer hazretleri anlatır: Kadir gecesi denizde idim, denizin suyunu içtim, tuzlu değildi, tatlı ve hoş idi.
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Kadir gecesi açık ve mülayim olur. Soğuk ve sıcak değildir, sabahında da güneş zaif ve kızıl olarak doğar.) [Taberani]
(Kadir gecesi açık olur, sıcak ve soğuk değildir. Bulut yoktur. Yağmur ve rüzgar yoktur. O gecenin sabahının alameti güneşin şuasız doğmasıdır.)
[Taberani]
(Kadir gecesi sabahı güneş şuasız olarak doğar. Yükselinceye kadar sanki büyük bir tabak gibidir.)
[Müslim]

Biri diğerinden farklı sualdir. Allahü teâlâ, kameri [gökteki ayı] bütün seneyi dolaşacak şekilde yaratmıştır. Kameri sene 354 gündür. Şemsi yıla göre 10 veya 11 gün azdır. Bunun için her sene kameri ay, 10 gün önce gelir. Böylece bütün senenin aylarını dolaşır. Allahü teâlâ böyle istemiştir. Ramazan orucu, böylece senenin en uzun ve en kısa, en soğuk ve en sıcak günlerine geliyor.

İslamiyet, bir bölgeye değil, bütün dünyaya gelmiştir. Her coğrafyadaki, her mevsimdeki insanlara hitap eder. Sıcak ve soğuk ülkeler var. Gündüzleri veya geceleri kısa ve uzun yerler var. Hepsi için tek ve aynı tarih olsaydı müslümanların işi güç olurdu. Bunun gibi daha bir çok hikmeti olabilir.

Allahü teâlâ, Kadir gecesini gizlemiş, yani Ramazan ayının çeşitli günlerine koymaktadır. Bu sene Ramazanın birine koyarsa öteki sene Ramazanın yedisine koyabilir, Kadir gecesi o gece olur. Diğer geceler gibi falanca ayın belli bir günü yapmamış, bu geceyi gizlemiştir. Bu gecenin aylarla ilgisi yok, gece ile ilgisi var. Kadir gecesi Ramazanın 27. gecesinde Kur’an-ı kerim inmiş ise, bu sene de Kadir gecesi Ramazanın üçüne alınmış olabilir. Demek ki bu mübarek gece Ramazanın üçüne geldi. Ay mefhumundan sıyrılmak gerekir. Diğer geceler ayla ilgili, Kadir gecesi ayla ilgili değil, gece ile ilgilidir. Allahü teâlâ dileseydi her aya bir tane koyardı ve her ayda Kadir gecesi olabilirdi. Kur’an-ı kerimin indiği bu geceyi de her ay kutlardık.

İlk defa Kur’an-ı kerimin nazil olduğu gecenin hususiyetini, faziletini ve bereketini Allahü teâlâ her sene başka bir geceye veriyor. Yani her sene değişik bir gecenin o kıymet ve fazileti taşımasını irade buyuruyor. Kur’an-ı kerimin nazil olduğu o mübarek gecenin her sene-i devriyesinde aynı gecenin o fazileti taşıması icap etmiyor. Başka bir gece o fazileti taşıyabiliyor.

Kadir gecesini bulma hesapları
 İmam-ı Şa’rani hazretlerinin bildirdiğine göre, Kadir gecesi hangi güne denk geliyor? Bu gecenin Kadir gecesi olduğu kesin midir?

İmam-ı Şa’rani hazretleri, kendi keşfini bildirmiş ve (Ramazan, pazar günü başlarsa, Kadir gecesi 29. gecedir. Salı başarsa 27. gece, perşembe başlarsa 25., cumartesi başlarsa 23., pazartesi başlarsa 21., çarşamba başlarsa 19., cuma başlarsa 17. gecedir) buyurmuştur.

İmam-ı Şa’rani hazretleri, derin âlim, büyük velidir. Ehl-i sünnetin gözbebeğidir. Okuduğu, ezberlediği kitaplar, sayılamayacak kadar çoktur. Kitaplarından her biri, Onun, kemalini gösteren birer âbidedir. Âlimler, Onun derin ilminin hayranı olmuşlar ve Onun, yeryüzünün yıldızlarından biri olduğunu bildirmişlerdir. (F. Bilgiler)  

]]>
https://www.sogutlukoyu.com/kadir-gecesi/feed 0
2010 YILI RAMAZAN AYI……… https://www.sogutlukoyu.com/2010-yili-ramazan-ayi https://www.sogutlukoyu.com/2010-yili-ramazan-ayi#comments Tue, 10 Aug 2010 06:44:37 +0000 http://www.sogutlukoyu.com/?p=761 Mübarek Ramazan Ayı bu akşam kılınacak teravih namazının ardından gece sahura kalkarak orucumuza niyetle başlayacak inşallah. Bu ayın feyzi, bereketi,güzelliği bambaşka.Bu mübarek ayı boşa geçirmeyelim, en azından yaptığımız İbadetlerimiz boş olmasın,içi dolu olsun,Emeğimiz heba olmasın.Özellikle midemizle birlikte dilimizi de bağlayalım.

Bartın için 11Ağustos Çarşamba İmsak 04:05 te, İftar  20:06 da olacaktır.

İstanbul da ise ilk İmsak  04:21 de, İlk İftar ise  20:18 de olacaktır.

Almanyada yaşayan gurbetçilerimiz ise bu linkten vakitleri takip edebilirler. http://www.namazvakitleri.org/almanya-bilgi

 

Alimler demişlerdir ki: oruç ve açlıkda on güzel haslet vardır:

l. Açlıkta kalb safası, gönlün hakka inkıyadı, göz keskinliği vardır.
Tokluk ise aptallık ve tenbellik verir, basireti kör eder. Dimağda buharı fazlalaşdırır, bu sebeble kalbde bir ağırlık olur. Söylenen fikirlere intikal ve intibak edemez, esrarı anlayamaz.

2. Açlıkta rikkat-i kalb olur. Kalb safası da insanı münacatın lezzetini idrak etmeye hazırlar, zikrinin ve sair ibadetlerinin te’sirini görür.

3. Kalbde züll ü inkisar olur, şımarıklık gider. Cenab-ı Hakk da hadîsi kudside: “Ben, benim rızam için kalbi münkesir olanlarla beraberim”, buyurmuştur. Lüzumsuz ferah ve tuğyanın başlangıcı olan, aynı zamanda büyük mahrumiyetlerin sebebi olan iftihar ve böbürlenme duygusu gider. Nefis açlıkla kırıldığı kadar hiç bir şeyle kırılmaz.

4. İnsan açlıkda belaları unutmaz, zararlara ve afetlere duçar olanları unutmaz. Tok olan açları unutur, aç olanlar ise açlığın ve belaların elemlerini bilirler. Elemli fakirleri ve zayıfları unutmazlar.

5. Açlık bütün ma’siyet arzularını kırar, devamlı kötülüğü emreden nefsin (nefs-i emmarenin) üzerine basar.

6. Açlık, insana betaet ve hamakat veren fazla uykuyu defeder. Çok yiyen ise çok içer, çok içen çok uyur, çok uyuyanın gafleti artar. Kimin gafleti artarsa hüsrana uğrar ve nedameti artar.
Bu sebeble meşayih-i kiram müridi ere: “Çok yemeyiniz, çok içmeyiniz, bu sebeble çok uyursunuz ve hüsrana uğrarsınız” diye buyurmuşlardır.

7. Açlıkta ibadete devam kolaylaşır. Toklukta ise ibadet zorlaşır, ibadete devam ise daha güçleşir.

8. Açlıkta bedenler ve uzuvlar sıhhatli olur, hastalıklar def olur. Çünkü umumiyetle hastalıkların sebebi çok yemek, çok içmek, çok uyumak, kan fazlalığıdır. Hastalık ibadetlere mani olur, kalbi huzursuz eder, ibadet şevkini kırar.

9. Gayet sade bir hayat sürer, sıkıntısı olmaz. Az yemeği itiyad edinen az mala kanaat eder. Bu sebeble Rasûlullah -sallallalahü aleyhi ve sellem-: “İktisada riayet eden fakra duçar olmaz.” yani maîşetinde orta yolu tutan fakir olmaz buyurmuşlardır.

10. Açlıkta sadakasını gönül huzuru ile verebilir, yemeğinin fazlasını yetimlere, miskinlere dağıtır, kıyamette de sadakası altında gölgelenir.

İftarda Yapılacak Duâ

“Allâhumme leke sumtu ve bike âmentu ve aleyke tevekkeltu ve alâ rızkıke eftartu veli savmi ğadin neveytu fağfir limâ kaddemtu vemâ ahhertu.”

Anlamı:

“Allah’ım! Senin için oruç tuttum, sana inandım, sana dayandım, Senin verdiğin rızıkla orucumu açtım. Yarının orucuna da niyet ettim, benim geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla.”

2010 YILI FİTRE MİKTARI.

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI, Din İşleri Yüksek Kurulu, fitre miktarını asgari 7 lira olarak belirledi. Kurul, ancak herkesin kendi hayat standartlarına göre asgari günlük gıda harcamalarına denk düşecek bir meblağ vermesini tavsiye etti.

]]>
https://www.sogutlukoyu.com/2010-yili-ramazan-ayi/feed 1
Mübarek Ramazan-ı Şerif Yaklaşırken…… https://www.sogutlukoyu.com/mubarek-ramazan-i-serif-yaklasirken https://www.sogutlukoyu.com/mubarek-ramazan-i-serif-yaklasirken#respond Tue, 20 Jul 2010 21:16:06 +0000 http://www.sogutlukoyu.com/?p=714 Sorsanız yaşı 60’larda, 70’lerde bir pîr-i fâniye, “bunca yıllık ömrün olmuş; ne gördün ne yaşadın?” diye, “ne bileyim evlad” der, “sanki bir gündü geçen bunca zaman; ne gördüm ne yaşadım sanki!” diye de ekler. İşte bu misal biz de Ramazan’a hoş geldin demeye hazırlanıyorken ‘bu bire bin mahsül veren bereketli vaktin’ kıymetini bilip ona göre hazırlayalım kendimizi! Eğer ki özüne erememişsek, Ramazan bittiği vakit bizler de o pîr-i fâni gibi “bir şey anlamadım, bir gün gibi geldi geçti” deyiveririz.

Peki, dolu dolu geçirebilme maksadını öncelemek için ne anlamalıyız Ramazan deyince? Ya da ne anlamamalıyız ilk olarak?

Bir defa Ramazan eşittir eğlence, yeme içme, gezme tozma değildir! Ne bol şarkılı/sözlü/dansözlü Direklerarası, ne kalbi karartıcı bol kahkahalı tuluatlar, ne de her iftarda/sahurda envai çeşidin bulunduğu ve tıka basa doyuran taamlar… Elbette bunların hiç biri değildir Ramazan!

Ramazan, tabir-i caizse “yoğunlaştırılmış kulluk eğitim kampıdır.”

Ayların Namazıdır Ramazan! Nasıl ki günün beşe bölünen vakitlerinin her birinde bir namaz vardır! Aynen bunun gibi 12 ayın da birisinde devir daim eden bir zaman var ki sadece ibadete has kılınmıştır; o da Ramazan’dır! 12 ayı bir vakit olarak düşünürsek Ramazan, namaz gibi bizi dünyanın gürültüsünden, şamatasından, telâşesinden, gafletinden çeker sıyırır da Hakk’ın huzuruna vardırır, bizi Rabb ile birebir ve daha konsantre/yoğunlaştırılmış halde muhatap eyler!

Kıyamdır, secdedir Ramazan… Kıyamdır, çünkü “Kur’an ayı” Ramazanda Kur’an tilavet edilir/okunur. Tıpkı namazın kıyamındaki kıraat gibi! Anlamını düşüne düşüne, gönlümüze yedire yedire… Geride kalan 11 aydaki bahaneler bu ayda mukabelelerle, seherlerdeki müsaid vakitlerle, kasetten, cd’den, tv’den dinlenen hatimlerle aradan sıyrılır gider. Kur’an’la daha çok muhatab olma zamanı kendiliğinden gelmiştir yani, biz istemesek de!

Secdedir Ramazan… Rabbimize en yakın olduğumuz yer ve ânı işaret ederken “Secde ânıdır”, diye buyurmuş yaratılmışların en hayırlısı (sallallahüaleyhivesellem)… O secde ki daha çok dua, daha çok gözyaşı, daha çok acziyet, daha çok içtenlik ve daha yakından fısıldamak gönülden kopan ıslak sözcükleri Allah’a… Ramazan da böyle değil midir? Her şeyimizle daha çok yakın değil miyizdir Allah’a!

Ramazan, ayların iki büklüm durulan rükûsu... Rükû ama hem maddi hem manevi rükû!

Evvela en ham anlamıyla açlıktan/zayıflıktan/takatsizlikten dolayı huzurda diz çökme… Hâla anlayamadıysan acziyetini “açlık” ile anla diye! Rabbine karşı isyan içre dik durma ey kulum, bak gördün mü iki lokma yemedin nasıl da kıvrıldın! “Haddini bil ey insan, gururlanma ey insan”ı manevi ders olarak verme inceliği/zarafeti…

Rükû’nun manaya bakan diğer yüzü; yetime, yoksula, aça, çıplağa doğru eğilme, merhametini gösterme hâli…

Ve ne mutlu Ramazanda kazandığı güzel hasletleri yani merhameti, şefkati, duayı, namazı, orucu… tüm ömrüne yayanlara!

– Ramazan bir eğitim kurumu;
– Gün içindeki beş vakit namaz gibi kişiyi sene içinde hizaya çekme dershanesi;
– Ramazan, affa sebep olsun diye Rabbimizin hediyesi;
– Ramazan, bilincini imanıyla çelikleştirmiş insanın içinden hiç çıkmak istemeyesi!

Ramazan’ınızın ve sonrasının bereketli olması duâsıyla…

]]>
https://www.sogutlukoyu.com/mubarek-ramazan-i-serif-yaklasirken/feed 0
ÜÇAYLAR VE REGAİB KANDİLİ https://www.sogutlukoyu.com/ucaylar-ve-regaib-kandili https://www.sogutlukoyu.com/ucaylar-ve-regaib-kandili#respond Fri, 11 Jun 2010 17:41:29 +0000 http://www.sogutlukoyu.com/?p=706 Rahmet ve mağfireti sınırsız olan Yüce Allah, huzuruna samimiyetle yönelen kullarına feyiz ve bereket dolu birçok gün ve geceler ihsan etmiştir. Allah’a şükürler olsun ki, İslam dinine gönülden bağlı yüce milletimizin “üç aylar” diyerek özel bir önem verdiği Recep, Şaban ve Ramazan ayına 13 HAZİRAN 2010 PAZAR günü gireceğiz. Bu aylar içinde bulunan Regâib, Miraç, Berat ve Kadir geceleri, müminler için Allah’ın rahmet ve mağfiretinin bol bol tecelli ettiği mübarek gün ve gecelerdendir. Bu günlerde Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle dua ederdi: Allahım bize Recep ve Şaban ayını mübarek kıl ve bizi Ramazana ulaştır.

Resulullah (s.a.v.) Efendimizin mübarek duasında ifadesini bulan, bu mukaddes ayların ve bu aylar içinde bulunan mübarek gecelerin, fazilet ve mağfiret gölgesi üzerimize düşmüş bulunuyor. Bu mübarek gün ve gecelerden nasiplenmeye çalışmak her müslümanın vazifesi olmalıdır. Önümüzdeki Perşembeyi Cumaya bağlayan gece, Regâib gecesidir. Regâib, “Kendisine rağbet olunan kıymetli şeyler, bol ihsan, çok, feyiz ve bereket” demektir. Regâib gecesi, Allah Azimüşan’ın rahmet ve mağfiretinin müminler üzerine bol bol tecelli ettiği pek mübarek bir gecedir. Bunun içindir ki, asırlardan beri müminler, bu geceye büyük kıymet vermişler, onun feyiz ve bereketinden istifade etmeye çalışmışlardır.

Üç ayları ve mübarek geceleri fırsat bilerek kendimizi hesaba çekelim, Allah’ın rahmet ve mağfiretine kavuşmak, onun rızasına nâil olmak için bu feyizli gün ve geceleri fırsat bilelim.

Günah mı işlemişiz? Tövbe edelim. Felah bundadır. Hakk’a ibadette eksiklerimiz, kusurlarımız mı var? Tamamlayalım. Kurtuluş bundadır. Gönül mü kırmışız? Onaralım. İnsanlık bundadır. Başkalarının hakkını mı yemişiz? Ödeyelim. Müslümanlık bundadır. Ruhlarımızı kin ve düşmalık mı kaplamış? Unutalım. Huzur ve güven bundadır. İslâmî birlik ve kardeşliğimizi kaybedip parça parça mı olmuşuz? Kaynaşalım. Yükselme ve ilerleme bundadır. Yoksulları, fakirleri, kimsesizleri görmemezlikten mi gelmişiz? Görelim ve elimizi uzatalım. Hayır bundadır. Çocuklarımıza dinlerini, imanlarını, mukaddes ve milli değerlerini öğretmeyi ihmal mi etmişiz? Telafi edelim. İstikbal bundadır.

İşte Regâib kandili, sözünü ettiğimiz nefis muhasebesini yapmamız ve kendimizi yenilememiz için bir fırsattır. Yüce kitabımızda “nefsini, ruhunu arındıran kurtuluşa ermiştir: onu kötülüklere gömüp kirleten de ziyana uğramıştır  buyurulur.

 Gönül sarayımızı bulandıran haset, kin, düşmanlık, haksızlık ve zulüm çamuruna bulaşmaktan sakınalım. Birbirimize, anne ve babamıza yakınlarımıza sevgiyle ve iyilikle yaklaşalım. Dünyamızı saran düşmanlıklara karşı birlik ve beraberlik içinde olalım. Gönlümüzde iyilik, fazilet ve bilgi ışığını yakalım. Kısaca iyi bir kul, iyi bir Müslüman ve iyi bir insan olalım.

Kalplerimiz bu güzel duygularla dolsun.

Allah’ın rahmet ve bereketi bütün söğütlü köyümüz, halkımız ve inananların üzerine olsun.

 

]]>
https://www.sogutlukoyu.com/ucaylar-ve-regaib-kandili/feed 0
Maneviyat Mevsimi Üç Aylar https://www.sogutlukoyu.com/maneviyat-mevsimi-uc-aylar https://www.sogutlukoyu.com/maneviyat-mevsimi-uc-aylar#respond Thu, 03 Jun 2010 19:40:23 +0000 http://www.sogutlukoyu.com/?p=701

Zaman, bize verilen en büyük nimetlerden biri. Gece ve gündüz Allah’ın tecellilerini bize hatırlatan iki münadi. Gece ile gündüzün nimetlerinden faydalanmanın zirve imkânlarının sunulduğu bazı mevsimler vardır. Bunların başında üç aylar gelmektedir.

Üç aylarda bulunan kandil geceleri, gecenin Rabbani tecellilere ayna oluş sırrının en güzel bir yansımasıdır. “Geceyi ihya etme”nin “gündüz tutulan oruç”la birleştiği bu mübarek gün ve geceler, zamanı değerlendirmek, ömrü boşa geçirmemek için de bir terazidir.

Üç aylar, İslâm’ın mübarek saydığı hicrî kamerî aylardan recep, şaban ve ramazan aylarıdır. Recep ayında, regaip ve mi’râç, şaban ayında berat; ramazan ayında ise kadir gibi dört ayrı mübarek gece bulunmaktadır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), bu aylarda daha çok ibadet eder ve: “Allahım! Recep ve şabanı hakkımızda mübarek kıl, bizi ramazana kavuştur.” (Ahmet b. Hanbel, Müsned, I, 259) diye dua ederdi.

Hz. Aişe, Rasûlüllah (s.a.s.)’ın bu aydaki orucu hakkında şöyle der: “Şaban ayındaki kadar çok oruçlu olduğu bir ay görmedim.” (Tecrid, VI, 295)

Recep ayının ilk cuma gecesi olan Regaip Kandili, Allah Teâlâ’nın kullarına bol bol bağışta bulunduğu, az ibadetlerine karşılık çok ecir verdiği bir rağbet gecesidir.

“Regaip” kelime olarak rağbet olunan şey ve büyük ikram anlamına gelmektedir.

Rağbet, insanlık tarihinin özetidir aslında. Hakkı duyanlar ve duymayanlar. Duydukları halde kulak verenler ve vermeyenler.

Rağbetini ucuz bahanelere yöneltenler; rağbetini baki bir ebediyet yolunda sabrın ve iradenin iklimine sevk edenler.

Hz. Musa’nın sabırlı davetine rağbet edip denizi onunla geçen, geçtik ten sonraki davetine ise rağbet etmeyenlerin öyküsü.

Rabbinin burhanı sayesinde harama rağbet etmeyen Yusuf’un (a.s.) rağbeti de bir rağbet.

“Bir elime ayı bir elime güne-şi verseniz yine davamdan vazgeçmem” diyen Hz. Peygamberin dünyalık tekliflere rağbet et-memesi de bir rağbet.

Rağbeti tartan başka bir te-razi de “Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.” hadis-i şerifidir.

Üç aylar ne ifade eder bizim için?

Üç aylar ile olan arkadaşlığımızda hayatımızda neye rağbet ettiğimizi sorgulamalıyız.

Ülkemizde tarihten bugüne üç aylar sevgisi hep canlı kalmıştır. İbn Batuta Anadolu’nun muhtelif merkezlerini ziyareti sırasında dinî hayatın çeşitli görünümlerini anlatırken cuma günleri, kandil geceleri, üç aylar ve bilhassa ramazan ayı vb. gün ve gecelerin nasıl büyük bir istek ve heyecanla değerlendirildiğini ortaya koyuyor. (İbn Batuta’yı şaşır-tan Misafirperverlik, Diyanet Aylık s. 122)

Tarihte olduğu gibi bugünde toplumlumuz yediden yetmişe üç aylar geldiğinde hayatı-na olumlu anlamda yeni bir istikamet vermektedir.

Üç aylar kalplerimizin manevî doyum ve duyum mevsimidir. Takva, ihlâs, muhasebe, yakîn, marufa sabır, masiyete direnme vb. değerler üç aylarda benliğimize yeniden dolar, âdeta tazeleniriz.

Üç aylar, keşkelerin öğütülüp iradî başlangıçların yapıldığı anlardır.

Gidişimiz, dönüşümüzün haritasıdır. Bakmasını bilen, yürüyüşümüzün kafiyesinden varış hızımızı tayin edebilir.

Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “İyi arkadaşla kötü arkadaşın misali, misk taşıyanla körük çeken insanlar gibidir.Misk sahibi yasana kokusundan verir veya sen ondan satın alırsın.Körüğe gelince; ya elbiseni yakar yahut da sen onun pis kokusunu alırsın.” (Buhari, Büyü, 38)

Ne güzeldir üç aylardan misk devşirmek takva libasımıza..

Üç sırdaş ile on iki aylık uzun seyahatimizi kısa eylemek. Yorucu yokuşları düz eylemek.

Üç sadık yâran ile yâre olan hasretimizi daha bir dillendirmek.

Zikrimizi onların zikriyle, fikrimizi onların fikriyle tazelemek.

Kaybolan umudumuzu gürül gürül kulağımıza okudukları reca âyetleriyle yeniden gün ışığına çıkarmak.

Üç aylar Hakkın rahmetine bir sergidir. Mevlânâ ne güzel der.

“O’ndan iste, başkasından bir şey umma. Suyu deryada ara,ırmakta değil. Başkasından da istesen ihsan eden Hakk’tır. Onun elini cömertliğe meylettiren de O’dur. (Mesnevi, IV/1203)

Sadece ritüel kalıplarda üç ayları geçirmek değil, üç aylar sonrasında bize kifâyet edecek ilim irfanı da amele yoldaş kılarak biriktirebilmek.

Neden oruç tutuyoruz, niçin regâib? Neden berat, neden miraç?

Okumadan, dinlemeden,araştırmadan ucuz bir idrake müşteri olmamalıyız.

Regaip dendiği anda hemen recep ayı ile yüz yüze geliyoruz.Recep dendi mi, şaban, o akla gelince de ramazanı hatırlıyoruz.

Recep ayı nedir? Ona Efendimiz nasıl bir anlam yüklemiştir?

Bu ay içinde bizi bekleyen sürpriz saadet anları nelerdir? Hangi hikmet bizi sahura kaldırıp nafile bir oruç için akşama kadar haramlardan bizi uzak tutuyor? Neden binlerce insan teravih namazına koşuyor? Kandil gecesini sair akşamlardan ayıran vasıf nedir?

Receb’e rağbetimiz değil midir bizi Regaip Kandili’nin iman nurundan ışık devşirmeye yönelten sebep?

Recep ayını da sair ayları da yaratan Rabbimize olan rağbetimiz ve yönelişimiz değil mi bizi regaibin hediyelerini feyizlerini almaya sevk eden?

Dünyada şöhret, makam,mevki mi, yoksa dünyada yansıması iman olan Allah’ın rızasına kavuşmak samimiyeti mi?

“Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içinde ebedî kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaat etti. Allah’ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur.” (Tevbe, 72) ayetinde vaat edilen büyük hedefe koşan kişi, regaibi de, beratı da miracı da Kadir Gecesi’ni de bu yüksek ideal uğrunda değerlendirecektir. Sair zamanlarda istediğinden daha fazla bu gecelerde rızayı düşleyecek, rızaya eğilecek, başkalarının istifadesi için daha bir fedakâr olacaktır.

Zira bu gecelerin rahmetine, feyzine imanı tatmış olanlardan daha çok, iman gibi bir lezzeti duyamayan, evinde işyerinde sokağında mahallesinde Ku’ran’ın,namazın, orucun hazzını misafir edemeyenler muhtaçtır.

Üç aylara rağbetimiz bu aylardan habersiz olanlara onları ulaştırma şevkimizden de kaynaklanmaktadır.

İyiliği emretmek kötülüğü hayatımızdan uzaklaştırmak, nezih imkânlardan herkesin istifadesini düşünmek demektir de aynı zamanda.

İman paylaşılması en lüzumlu imkân olduğuna göre sahip olduğumuz güzelliklerin başkalarına bir örneklik olarak sunulması, en sade temsillerle takdimi bize düşmektedir. Regaibi sevmek ama sadece kendi kemâl âtımız için değil, beratı benimsemek; ama sadece şahsî affımız için değil, miracı sevmek ama sadece kendi kulluğumuzla yüceliklere ermek için değil, Kadir Gecesi’ni sevmek ama sadece kendi ibadetimizle Kur’anın feyzine varmak için değil.

Güzellikler paylaşıldıkça çoğalır. Üç aylarda değişik usul ve üslûplarla bir şekilde bu ayların ruhaniyetini insanlığa ilâhî bir ziyafet olarak armağan edebilmeliyiz.

Mübarek gün ve geceler üç ayların künhüne vakıf olmak için ecdadımızın bu vadide ortaya koyduğu aşk terennümlerinden oluşan büyük mirasın izini sürmek gerekiyor.

Üç ayları görmek, kelebeklerin ateşe daldığı gibi nisyana, gaflete dalış dakikalarımızda, ensemizde, önümüzde bizi ateşe koşmaktan kurtarmaya çalışan Efendimizin şefkatli elini görmek demektir.

Üç aylar, gençler için başarıya giden yolu ibadet refleksleriyle tezyin etmede keskin bir viraj…

Büyük zaferlere vurgu yaparken küçük tedrici mihnetlerin kılavuzluğundan da nasiplendirmeliyiz çocuklarımızı.

Üç aylarda mütevazı başlangıçlarla yevmiyelik kazanılan başarı şuurunun ramazanda bir ay boyunca tekrarlanması, yıl boyu elde edilecek zafer özgüveni için fevkalâde güçlü bir referans olacaktır.

Modernleştikçe yalnızlaşan,imkânları arttıkça ruhi hijyenini kaybeden günümüz nesilleri için üç aylara serpiştirilen bu eğitim önemlidir.

Hz. Ali (r.a.) mescidleri kan-dillerle aydınlatan Hz. Ömer için”Mescitlerimizi aydınlattığı gibi Allah da onun kabrini aydınlatsın” diye dua etmiştir. (İbn AsâkirXLIV, 80)

Üç aylarda maddî aydınlığı tamamlar mahiyette camilerimizi, mescitlerimizi, halkı aydınlatma onlara rehberlik etme imkânı olarak iyi değerlendirelim.

Tatil mevsimine denk gelen üç aylar içinde geleceğin büyükleri olan çocuklarımız camilerde Kur’an ile tanışsınlar. Kendi öz benliklerini, Kur’an’ı hecelerken, Efendimizi anarken keşfetsinler. Salât ü selâmlar ile kandillerde kâinata “Işık saçan bir kandil”(Ahzâb, 45-46) olan peygamberlerine saygılarını ifade etsinler.

Ve dua.. Ellerimiz üç aylarda duaya kalksın.. Tevekkülümüzü duaya devam, duada istikrar ile sınayalım… Duanın gücünü keşfedelim. Bütün âlemlerin ihtiyacını gören, herkese nimetini sebil eden Rabbimizin bizim niyazlarımızı samimi dileklerimizi de duyacağı şuurunu yenileyelim.

Elest bezminde bizimle konuşan, bize değer veren Rabbimizle dualarımızda hasbi hal edelim. Zira O, bizim sesimizi duymak istiyor.

Perişan hallerimizden ötürü özür dileyelim. Islah dolu zamanlara ulaşmak için güç ve kuvvet isteyelim. Birlik ve dirliğimizin daimi olması için açalım ellerimizi Rabbimize. MEVLA 13 HAZİRAN 2010 PAZAR GÜNÜ GİRECEK ÜÇAYLAR MEVSİMİNİ KÖYÜMÜZ VE TÜM MÜSLÜMANLAR İÇİN HAYIRLARA VESİLE OLMASINI NASİP ETSİN. FEYZİNDEN BEREKETİNDEN GEREĞİ GİBİ YARARLANMAYI MÜYESSER EYLESİN.   AMİİİN….

]]>
https://www.sogutlukoyu.com/maneviyat-mevsimi-uc-aylar/feed 0
HAFIZLIK VE ÖNEMİ…. https://www.sogutlukoyu.com/hafizlik-ve-onemi https://www.sogutlukoyu.com/hafizlik-ve-onemi#respond Mon, 17 May 2010 20:05:03 +0000 http://www.sogutlukoyu.com/?p=693

hafizhidirlik20091Kur`an`da pek çok yerde geçmekte olan  `Hafız` kelimesi, Arapça korumak, ezberlemek` manasına gelen `hıfz` kökünden bir sıfattır. Dilimizde ise kutlu kitap Kur`an-ı Kerim`in tamamını ezberleyen kişilere verilen bir isim, bir unvandır. Bu unvana ilk sahip kişi Peygamberimiz Hz. Muhammed(s.a.v.)`dir. Her ramazan ayında Hz. Peygamber`in gelen ayetlerin tamamını Hz. Cibril`e okuduğunu biliyoruz. Hatta son ramazanda Hz. Peygamber`in diğer zamanlardan farklı olarak iki kez okuduğunu da biliyoruz. Yine kaynaklarımızda Kur`an`ı okuma biçiminin Hz. Cibril`le Hz. Peygamber arasında karşılıklı olarak yerine getirildiği de belirtilmektedir.

Hz. Peygamber döneminde pek çok sahabe Kur`an`ı ezberleme noktasında çok ciddi gayret sarf etmişlerdir. Abdullah bin Mes`ud, Muaz bin Cebel, Zeyd bin Sabit hafızlıkta önde gelen sahabelerdir.

`Hafızlık  müessesesi` diye de niteleyebileceğimiz Kur`an`ı baştan sona ezberleme olgusu, Hz. Peygamberden başlayarak, günümüze kadar devam etmiş hala da devam etmektedir. Özellikle de Hz. Peygamber`in `Sizin en hayırlınız Kur`an`ı öğrenen ve öğretendir` mealindeki hadisi İslam ümmetini Kur`an`ı okumaya ve ezberlemeye yöneltmiştir. Bugün dünyada binlerce Hafız`ın bulunması, Kerim Kitap`ın okunması ve korunması anlamında oldukça önemli bir işleve haizdir. Binlerce hafız`ın bulunmasında ise yine Hz. Peygamber`in şu mealdeki teşviklerinin çok büyük rolü olmuştur:

`Hafızlar Allah`ın seçkin kullarıdır.`

`Ümmetin en şereflileri Hafızlardır.`

`Hafızlar meleklerle beraberdir`

şeklinde ki hadisler Kur`an`ı ezberleme de motive edici buyruklar olmuştur. Yine Hz. Peygamber`in `Bir hafız`ın kendisinin cennete gireceği gibi, ailesinden pek çok kişinin girmesine de aracı olacaktır` buyruğu da pek çok ebeveyni çocuklarını `Hafız` yapma gibi anlamlı bir çaba içine girmesine neden olmuştur.

Bu nokta da hemen belirtelim ki Hafızlık gibi bir unvan kolayca kazanılan bir unvan değildir. Özellikle çocuk yaşlarda ömrün en az iki yıl gibi bir süresinin bu ezberleme işine ayrılması, hasredilmesi gerekmektedir. Bir ayeti ezberlemek için defalarca tekrarlama, sonra onu doğru biçimde ezberlemek söz konusudur. İş bununla da bitmemekte, hafız olduktan sonra, hafız kalma gibi son derece önemli bir görev daha onları beklemektedir. Bu noktada konunun önemini göstermesi açısından Hz. Peygamber`in `Hafızlığı unutanların iki yakasının bir araya gelmeyeceği, unutmaktan dolayı azaba duçar olacağına` dair rivayetler çok ciddiye alınmalıdır. Kısacası, Kur`an`ı hıfz eylemi çok önemli bir eylemdir. Bir de buna Hafız kalma gibi bir görev daha eklenmektedir.

Hafızlıkla Kur`an bir yandan `yazıya dökülerek           Mushaflarla korunurken, bir yandan da zihinlere nakşedilmesi hiç kuşkusuz çok önemli bir işleve haizdir.` Bu nedenle asırlar boyunca değil Kur`an`ın bir kelimesi, bir harfi dahi hiç değişmeden günümüze kadar gelmiştir ve kıyamete kadar da devam edecektir. Çünkü Kur`an Allah`ın koruması altındadır. Hafızlar, Allah`ın koruması altında bulunan kitabı kalblerinde ve zihinlerinde saklayarak `korunanın korunması` gibi bir işlevi yerine getirerek çok önemli bir sevaba nail olmuş ve olmaktadırlar.

Bu nedenle Hafızlara gereken ilgi ve ihtimam gösterilmeli ve bu müesseseye ilgi artarak devam etmelidir.

`Biz, ülkemizin `Hafızlarıyla` övünürüz` öz deyişi haklı bir paye ve gurur vesilesi olarak öne çıkmalıdır. Çünkü Hafızlar ömürlerini Kur`an`a adayan insanlardır. Onların değerini bilmek ve anlamak için Kutlu Kitaptan bir iki sayfayı ezberlemeye çalışmak yeter de artar.

Kutlu kitap Kur`an`ın gönderiliş amacının insanların inançlarını Allah`ın yörüngesine yöneltmek, insani güzel hasletlerle bezemek, hayatı anlamlandırmak, insan hayatlarını düzene koymak, ilahi iradeyi öne çıkarmak asıl amaç olduğuna göre, onu ezberlemek de ayrıcalıklı bir eylemdir. İnsanları refah ve saadete ulaştıracak da bir eylemdir…

Kur`an ayetlerinin `Mushaf` haline getirilmesinin pek çok hafızın Yemame Savaşı`nda şehid düştükten sonra gündeme geldiği, gerçekleştiği düşünülürse `hafızların` ve `hafızlık ilminin` önemi daha iyi anlaşılır.

Tekrar etmek gerekirse `Hafızlara` saygı ve hürmette kusur edilmemelidir. Çünkü onlar Kur`an ahlakıyla ahlaklanmış Kur`an muhafızıdırlar.

Memleketimizden de Hafızlarımızın Sayılarının artması en büyük dileğimizdir.

Buradan Kur`an`ı hıfz eden gönül erlerini saygıyla esenlerken dualarını beklediğimizi belirtir, Allah`tan bereketli ömürler niyaz ederiz…

]]>
https://www.sogutlukoyu.com/hafizlik-ve-onemi/feed 0
NASIL BİR DÜĞÜN….? https://www.sogutlukoyu.com/nasil-bir-dugun https://www.sogutlukoyu.com/nasil-bir-dugun#comments Mon, 10 May 2010 19:42:04 +0000 http://www.sogutlukoyu.com/?p=682 Düğün nişan merasimlerinde esas olan haram işlememektir. Haram işlememek şartıyla mahalli adetlere uygun her türlü merasim yapılabilir. Kadınlar kendi aralarında def çalıp oynayabilir. Düğünde içki vermek çalgı çalmak kadın- erkek karışık olmak haramdır. Osmanlılar zamanındadüğün yemeği perşembe günü ve gecesinde verilir o gece yani cuma gecesi zifafa girilirdi.Yatsı namazından sonra hoca efendi ile beraber mahallenin ileri gelenleridamadın yakınları damadı evine götürür evde Kur’an-ı kerim okunup dua edildikten sonra evden ayrılırlardı.

Düğünde az veya çok ziyafet vermek sünnettir. Resul-i ekrem aleyhisselam evlendiği zaman ziyafet vermiş. Eshab-ı kiramdan olan Abdurrahman İbn Avf’a evlenince “Bir koyun kesmek sureti ile de olsa ziyafet ver” buyurmuştur.
Düğünde zenginleri de fakirleri de davet etmelidir. Resulullah aleyhisselam: “O düğün ziyafeti ne kötü bir ziyafettir ki zenginler davet edilir de fakirler mahrum bırakılır” buyurmuştur.
Günah işlenmeyen düğünlere icabet etmek vacip ise de yemek yemek mecburiyeti yoktur. Diğer davetler sünnettir. Düğünde içki çalgı gibi dinen yasak olunan şeyler yapılıyorsa icabet edilmez. Eğeruygun olmayan şeylere müdahale etmeye gücü yetiyorsa müdahale eder. Topluluğa alimlerden salihlerden olan biri gelince hürmeten ayağa kalkmalıdır.
Bir hadis-i şerif’te şöyle zikredilmiştir: “Ziyafete davetsiz giden hırsız gibi girer yağmacı olarak çıkar.” Ziyafet sahibi davetsiz gelenleri de gönül hoşluğu ile kabul ediyorsa izinsiz gitmekte beis yoktur. Davetliler giderken ev sahibi misafirlerini kapıya kadar uğurlamalı gidenler de ev sahibinden izin istemelidirler.
Bir kimsenin evine misafir giden eve girerken de çıkarken de selam vermelidir. İzin almadan eve girmemelidir. Davet edenler iki veya daha fazla olursa en evvel davet edene veya yakın olana gitmelidir. Davet olunan kimse davet yerinde dine muhalif bir halden veya haram ve yasaklanmış eğlencelerden şüphelense veyahut yol uzak sahibi de fasıklardan biri ise davete gitmek vacip değildir.
Gerek düğün sahibi gerekse herhangi bir kimse haramdan hediye kabul etmemelidir. Bir adamın malının çoğu haram değilse onun hediyesini kabul etmek caizdir. Kadınların düğünde evde kendi aralarında eğlenmeleri def çalıp oynamaları caizdir.Gelinin gelinliği iç kıyafet olduğu ve dini açıdan uygun olmadığı için eskiden yabancı erkeklere gösterilmezdışarı gelinlikle çıkartılmazdı..

Eskiden yöremizde çoğu düğünler çalgılı ve içkili olurdu. Şimdi ise elhamdülillah bu bitti gibi.

Ama her nedense ortasını bulamadık bir türlü. Şimdide düğünlerimiz cenaze evini andırır oldu. Yukarıda zikrettiğim gibi kadınlar kendi arasında erkekler kendi arasında eğlenmeyi beceremedik birtürlü.

Umarım zamanla bunuda başarır islama uygun düğünler yaparız.

]]>
https://www.sogutlukoyu.com/nasil-bir-dugun/feed 2