Haberler
Ana Sayfa / Haberler / Vefat / ÖLÜM GERÇEĞİ

ÖLÜM GERÇEĞİ

Yüce Mevla yarattığı bütün varlıklar için bir kural koymuştur Var edilen bütün canlılar doğar, sonra yaşam buldukları hayata veda ederler Yaşadığımız bu dünyadan ayrılmak anlamına gelen ölüm, yok oluş değil, ebediyet hayatında yeniden bir var oluştur

Nerede olunursa olunsun, kim olursa olsun ve ne kadar kaçılırsa kaçılsın yaratılmış her varlık, mutlaka bir gün ölüme boyun eğecektir Kur’an-ı Kerim’de bu hususa şöyle dikkat çekilmektedir “Her nefis ölümü tadacaktır Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz Ancak bize döndürüleceksiniz ”(1)

Dünyada yaşayan her canlı için ölüm kaçınılmaz bir gerçektir Şair Necip Fazıl Kısakürek’in dizelerinde bu gerçek ne güzel dile getirilmiştir

Neylersin ölüm herkesin başında
Uyudun uyanmadın olacak
Kim bilir nerede nasıl kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında

Bu sebeple gerçeklerden kaçmak yerine gerçek olana hazırlık yapmak insan için en kârlı davranış şekli olacaktır Sevgili Peygamberimizde, ölümü en çok hatırlayan ve ölümden sonrası için hazırlık yapanı en akıllı kimse olarak değerlendirmiştir (2)

Aklımıza geldiği zaman ağzımızın tadını bozan, bizleri ailemizden, dostlarımızdan ve sevdiklerimizden ayıracak olan ölüm, bu dünya hayatının faniliğini bize hatırlatmaktadır Bu hatırlatış ise, hayatımızı daha güzel bir yaşama sevk etmelidir Her an bir ayrılık var ise ve ayrıldıktan sonra bir daha geri dönüş yoksa o zaman neden birlikte yaşadığımız insanların gönlünü kıralım, neden onlara eziyet edelim ve neden kötülükler içerisinde bir hayat geçirelim Oysaki baki kalan bu dünyada bir hoş seda değil midir?

Diğer Haberlerden

mehmemt-tutmus

Mehmet Tutmuş Vefat Etti

Köyümüz sakinlerinden Mehmet TUTMUŞ (Gallolu) vefat etmiştir. Cenazesi 18 Eylül 2018 Salı günü (yarın) öğle namazını …

1 Yorum

  1. Şeytanın insana düşman olduğu, onu kandırmak ve yanlış işler yaptırmak için yemin ettiği ve neticede kendisiyle beraber cehenneme pek çok insanı da götüreceği bilinen bir husustur. İnsanı kandırmak için neler yapabileceği, onları nerelerden yakalayıp vurabileceği de Kuranda bildirilmiştir..

    Şeytanın karakteristik özelliklerinden yani hile ve desiselerinden, oyun ve entrikalarından bazıları şunlardır:

    1 – Yalancı ve yemincidir

    Şeytanın en büyük özelliklerinden biri yalan söylemektir. Zaten başka türlü kimseyi kandıramazdı. Adem ile Havva’ya söylediği Kur’an-ı Kerimde şöyle haber verilmektedir:

    “Derken şeytan, birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedî kalanlardan olursunuz diye yasakladı, dedi.

    Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti. (A’raf, 7:21-24)

    ilk yalandan bu yana insanları hep kandırmaya çalışmıştır.

    Şeytan bu ilk yalandan bu yana insanları hep kandırmaya çalışmıştır.

    Bu durumda insan, yaptığı işin doğruluğunu veya yanlışlığını dinin ölçülerine vurarak değerlendirmeli ve iyice araştırıp soruşturduktan sonra yapmalıdır.

    2- Yaptırım gücü yoktur

    Ayeti Kerimelerde açıkça haber verildiği gibi şeytanın insan üzerinde zorlayıcı bir yaptırım gücü yoktur. Kuran-ı Kerimde: “Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin yoktur. Ancak azgınlardan sana uyanlar müstesna.”(Hicr, 15:42) denilmesi de bu hususa açık bir işarettir.

    Ayette belirtildiği gibi, şeytanın insanları zorla saptırması diye bir şey yoktur. Buna karşılık Allah insanlara daha

    yakındır ve yardımcıdır. Nitekim, bu konuya temas eden bir ayette şöyle denilmektedir:

    “Halbuki şeytanın onlar üzerinde hiçbir nüfuzu yoktu. Ancak ahirete inananı, şüphe içinde kalandan ayırt edip bilelim diye (ona bu fırsatı verdik). Rabbin gerçekten her şeyi koruyandır.” (Sebe, 34:21)

    Bu ayette şeytana tanınan sürenin hikmetinin, ahirete inananlarla inanmayanların birbirinden tam olarak ayrılması olduğu belirtilmiş oluyor.

    3 – Riyakardır

    Riyakarlık, hiç şüphesiz ki bir şeytan sıfatıdır. Kendini beğenme, beğendirme, başkalarının rızasını kazanmak için iş yapma, ibadetlerine gösteriş veya menfaat için yapma şeytanın veya şeytana uyanların sıfatı olabilir.

    “Allah’a ve ahiret gününe inanmadıkları halde mallarını, insanlara gösteriş için sarf edenler de (ahirette azaba dûçâr olurlar). Şeytan bir kimseye arkadaş olursa, ne kötü bir arkadaştır o!” (Bakara, 2:264)

    4 – Hakkı batıl, batılı da hak gösterir.

    Kuranı Kerimde, insanları Hak yoldan ayırıp, küfür ve dalalet gibi yanlış yollara sürüklemek için sarf edilen bir kısım sözlerin, felsefi yorumların şeytani olarak nitelendirildiğini görüyoruz. İnsanları kandırmak için süslü kelimeler seçmek, yalanlarını ört bas edebilmek için cazip ifadeler kullanmak ve felsefi yorumlar yapmak şeytanî işlerdendir.

    Abdullah b. Amr (r.a.)’den nakledilen bir hadisi şerifte Rasülullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir:

    “Allah’ın insanlardan en nefret ettiği kişi, sığırın diliyle ağzını karıştırdığı gibi, (yanlışı doğru, doğruyu yanlış göstermek için) konuşurken dilini dolaştırıp belağat yapacağım diye (kelime çatlatan ve lafı geveleyip) duran kimsedir.” ( Ebu Davud, Edeb, 67)

    Bu konuda Kur’an-ı Kerimde şöyle buyrulur:

    “Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. (Bunlar), aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu da yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle baş başa bırak.”(6:112-113)

    5 – İnsanın düşmanıdır

    Şeytan insanın ebedi düşmanıdır. Bu ifade de Kur’an-ı Kerim’de, pek çok yerde açıkça zikredilerek; “
    Şeytanın adımları ardınca gitmeyin” ve “Şeytana uymayın” veya “Şeytanın peşine düşmeyin; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır.”( Bakara, 2/168, 208-209; Yusuf, 12/5; Yasin, 36/60-64; En’am, 6/142; İsra, 17:53; Fatır, 35/6; Zuhruf, 43/62) buyurularak insan uyarılmaktadır.

    Yine ayetlerde, Şeytanın sinsi bir ara bozucu olduğu ve buna müminlerin kanmaması gerektiği vurgulanarak, inanan insanların birbirlerine iyi davranmaları gerektiği, kırıcı olmamaları, güzel söz söylemeleri ve sözün en güzeli olan Kur’an’ın edep ve ahlâkına uygun davranmaları tavsiye edilmiştir.

    6 – Kötü bir arkadaştır

    Kuranı Kerimde şeytanın, kafirlerin dostu olduğu da bildirilmektedir.

    “… Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık. (Şeytanların) dostlarına gelince, şeytanlar onları azgınlığa sürüklerler. Sonra da yakalarını bırakmazlar.” (A’raf, 7:27, 202)

    7 – Kur’an’dan uzak olanların yakın dostudur

    “Kim Rahman (olan Allah’ı)ın zikrini görmezlikten gelirse, yanından ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz; artık bu, onun yakın bir dostu olur. Gerçekten bunlar (bu şeytanlar ve şeytanın dost olduğu kimseler), onları (doğru) yoldan alı koyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar. Sonunda bize geldiği zaman, ona: ‘Keşke benimle senin aranda iki doğu (doğu ile batı) uzaklığı olsaydı. Meğer ne kötü bir arkadaşmışsın’ der.” (Zuhruf, 43:36-38)

    8 – İnsanı her yerden görür ve aldatmaya çalışır

    Kuranı Kerimde, insanın şeytanı görmediği halde şeytanın onu gördüğünden ve insana ummadığı yerlerden sokulup kandırdığından bahsedilmektedir. Bundan maksat, insanın kendisine dikkat etmesi gerektiği ve şeytana açık kapı bırakmaması hususunda uyarılmasıdır. Şeytan daha çok, bizim zayıf olduğumuz noktaları yoklar ve buralardan sokulup kandırmayı hedef alır. Bu husus Kuran-ı Kerimde şöyle anlatılmaktadır:

    “Ey Âdem oğulları! Şeytan, ana-babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık.” (A’raf :

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir